Esan’ın İş Sağlığı ve Güvenliğinde Kültür Dönüşümü Yolculuğu

0
944

Ülkemizin güzide maden şirketlerinden birisi olan Esan bir süredir “Hedef Sıfır Kaza” prensibi ile faaliyetlerini sürdürüyor. Şirket bu kapsamda İş Güvenliği Kültürü konusunu çok geniş şekilde ele alıyor. Peki ama dünyanın en zorlu iş kolu olan madencilikte “Sıfır Kaza” biraz fazla iddialı değil mi? Esan’ın Genel Müdürü Serpil Demirel ile şirketin “Hedef Sıfır Kaza” yolculuğu hakkında konuştuk.

Bize kısaca Esan’ı anlatabilir misiniz?

Esan, seramik sektörüne kaliteli hammadde üretmek amacıyla 1978 yılında kuruldu. Endüstriyel hammadde üretimi ile başlayan yolculuğunda Türkiye’nin ilk feldspat flotasyon ve ilk kil zenginleştirme tesislerini kurdu. Muğla, Aydın ve Bilecik’teki tesislerimizde halen bu minerallerin üretimine devam etmekteyiz. Bugün sodyum feldspatta 3 milyon tona yaklaşan üretimimizle dünyadaki lider üretici konumundayız ve Türkiye’nin ihracatında önemli bir yer tutuyoruz. 2009 yılında endüstriyel hammadde üretimimize metalik madenleri de ekledik. Balya’da faaliyete geçirdiğimiz kurşun-çinko İşletmemizde bugün Türkiye’nin en derin kurşun madenini işletiyor, yaklaşık 900 metre derinlikte toplam 95 kilometre tünel uzunluğuyla üretimimizi sürdürüyoruz. Balya işletmemizde üretilen kurşun konsantresi ile Türkiye’nin kurşun ihracatında lider konumdayız. Son olarak da metalik madenlerdeki portföyümüze altını ekledik ve 2018 yılında İnlice işletmemizde altın üretimine başladık.

Üretim faaliyetlerimizin yanı sıra 150’ye yakın endüstriyel hammaddenin de ticaretini yapıyoruz. Akredite laboratuvarlarımız ile kendi tesislerimizin yanı sıra sektörümüze de hizmet vermekteyiz. Üretim, ticari ürün ve hizmet faaliyetlerimize bakınca görüyoruz ki bugün Esan’ı farklı ve güçlü kılan şeylerden biri de portföy çeşitliliğimiz.

Esan olarak 40 yıllık yolculuğumuzda sadece ciro olarak büyümek ve portföyümüzü çeşitlendirmekle kalmadık, bunlarla beraber coğrafi anlamda ciddi bir genişleme ve kültürel anlamda zenginleşme de yaşadık. Bugün Türkiye’de 40 ocakta çalışıyor, birçok noktada arama faaliyetlerimizi sürdürüyoruz ve 10 lokasyondaki işletme ve tesislerimizde de üretime devam ediyoruz. Yurt dışında arama, iş geliştirme, satış ve pazarlama faaliyetlerimizi yürüten 7 ofisimiz bulunuyor. Yaklaşık 50 ülkeye geniş bir portföyde ürün ihraç ediyoruz. Tüm tesislerimizde 2400 kişiye doğrudan, 2000 kişiye de dolaylı istihdam sağlıyoruz.

Tam da bu aşamada vizyon yolculuğumuzdan bahsetmek isterim. 2017 yılında vizyon modelimizi yeni baştan oluşturarak, kabul gören ve heyecanla takip edilen, bizim için her anlamda kendimizi geliştirecek, yenileyecek, standartlarımızı daha üst seviyelere taşımamızı gerektirecek hedeflerimizi çalışanlarımızla belirledik. Vizyonumuzda 10 yılda 10 kat büyümenin yanında, iş sağlığı ve güvenliği ve çevre konularında sektörümüzde öncü olmak, çalışılacak en iyi işyeri olmak, tercih edilen ve danışılan bir şirket olmak, AR-GE merkezi kurmak gibi yaptığımız işin kalitesini belirleyecek hedeflerimiz de var. Tüm bu hedefler bizim için sürdürülebilirliği, operasyonel mükemmelliği, standardizasyonu ve globalleşmeyi bir seçenek değil zorunluluk haline getirdi.

Tabii ki bu vizyon modelindeki hedeflerimize gidebilmek için bir pusulaya ihtiyacımız vardı. Pusulamız olarak da bizi biz yapan ortak değerlerimizi şu şekilde belirledik: Önce insan, önce güvenlik; çevreye ve topluma duyarlılık ve katkı; tutkulu ve saygılı bir ekip olmak ve tutarlı, güvenilir olmak.

“Hedef Sıfır Kaza” yolculuğunuza nasıl başladınız?

Vizyon modelimize paralel olarak, globalleşme ve dolayısıyla standartlaşma yolundaki ihtiyaçlarımız ve insan odağımızın kesiştiği ilk ve en önemli nokta olarak iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarımıza odaklandık. Esan’da kültürümüz, değerlerimiz ve de sektörümüz gereği iş sağlığı ve güvenliği her zaman öncelikli idi ancak yeni vizyonumuzda bu anlayışımızı bir üst seviyeye taşıyarak “Hedef Sıfır Kaza” dedik. Yaklaşık iki yıldır bu söylemimizle konuya farklı bir bakış açısıyla bakıyoruz ve bu yolculuğumuzda kararlıyız. Çünkü biliyoruz ki “Hiçbir şey çalışanlarımızın hayatından ve sağlığından daha değerli değildir.”

“Hedef Sıfır Kaza” yolculuğunuza nereden başladınız?

Güvenli davranışın ortaya çıkabilmesi için önce vizyon ve hedef belirlemek gerekiyor ki biz bunu vizyon modelimizi belirlerken önce insan önce güvenlik diyerek ve İSG’de öncü olma hedefi koyarak yaptık. Sonrasında güvenli davranış için gerekli fiziksel koşulları sağladık. Burada bizim “İSG Tasarımda Başlar” anlayışımız devreye giriyor. Tüm tesislerimizi tasarım aşamasında İSG gerekliliklerini karşılayacak şekilde ele alıyoruz. Bu süreçte de artan ihtiyaçlar ve imkanlar göz önüne alınarak tesislerimizi yapısal olarak tekrar gözden geçirdik ve gerekli gördüğümüz yerlerde yatırımlarımızı yaparak iyileştirme sağladık. Finansman ve iş gücü açısından oldukça kaynak gerektiren bir süreçti. Bu süreçte de yenilikçi bakış açıları ve dijital çözümlerle fark yaratmaya çalıştık. Örneğin Balya’daki yer altı madenimizde 1500 nesnenin birbiri ile konuştuğu bir sinyalizasyon projesi gerçekleştirdik. Bu projemiz IDC Türkiye tarafından En iyi IoT (Nesnelerin İnterneti) Projesi ve En İnovatif Proje ödüllerini aldı.

Esan Genel Müdürü Serpil Demirel

Sonraki adım çalışanlarımızın güvenli davranışı gösterebilmesini sağlayacak yeterli donanıma sahip olduğundan emin olmaktı. Burada bilgi ve yetkinlik düzeyini daha da yükseltmek için eğitim modül ve yöntemlerimizi değiştirdik. Eğitim frekanslarımızı çok yükselttik. Çalışanın ihtiyaç duydukça başvurabileceği rehber niteliğinde dokümanlar hazırladık. Çeşitli uygulamalar ile de bu bilgilerin çalışanlarda canlı kalmasını sağladık ve hala tüm bu çalışmalarımız kesintisiz devam ediyor. Bir sonraki aşama ise aslında en zor olanıydı. Bir kişinin bir davranışı sergileme becerisine, yetkinliğine sahip olması, hele ki bizim gibi alışkanlıklarına çok bağlı bir toplumda, onun bu davranışı sergilemesine yetmiyor. Bu anlamda çalışanlarımızı güvenli davranmaları için motive etmemiz, daha doğru bir ifade ile “kendilerini sakınmaya” ikna etmemiz gerekiyordu. Farklı akademik çalışmalar bir davranışın yerleşmesi için defalarca tekrar edilmesi gerektiğini söylüyor. Bildiğimiz kadarıyla bir davranışın alışkanlık olması için en az 21 kere tekrarı gerekiyor. Biz halk arasında bunu daha da garanti altına almışız, bir şeyi 40 kere söylersen olur diyoruz.

Ayrıca burada tam bir algı değişiminden bahsediyoruz, özellikle de kişinin kendine yönelik algısını değiştirmekten. Algıyı değiştirmek için de iletişim araçlarından faydalanıyoruz. Bizim “Hedef Sıfır Kaza” iletişim çalışmalarımızda temel söylemimiz “Hiçbir şey sizin hayatınızdan ve sağlığınızdan değerli değildir.” Buradaki duruşumuz çok net. Bizim toplumumuzda çok da ifade edilmeyen “Ben değerliyim” anlayışını tüm çalışanlarımıza aktarmak ve onların içselleştirmesini sağlamak için tüm çalışmalarımızı şekillendiriyoruz. Bunu içselleştirebildikleri gün, sahip oldukları tüm yetkinlikler ve uygun fiziksel şartlarla birlikte güvenli davranışı hayat boyu benimseyeceklerine inanıyor ve bu dönüşümü çalışanlarımızda gözlemleyebiliyoruz.

Esan’ın “Hedef Sıfır Kaza” kampanyasının etkinliğini arttırmak için neler yaptınız?

“Sıfır” kazaya ulaşmak için kültür dönüşümüne ihtiyacımız vardı. Bir davranış, kimse sizi görmüyorken ya da denetlemiyorken de yapıyorsanız ancak o zaman “kültür” haline gelmiştir ve her koşulda yaşamaya devam eder. Hedef Sıfır Kaza yolculuğunu bir kültür değişimi olarak ele aldığımızdan ötürü işler hale gelmesi, etkin olması için yalnızca kurum kültürünü değil, içinde yaşadığımız kültürü de anlamamız gerekiyordu. Kültürümüz bu noktada işimizi bazen kolaylaştıran bazen güçleştiren en önemli etkendi. Bu nedenle Geert Hofstede tarafından yapılan ve zaman içinde tekrarlanan akademik çalışmalardan da destek aldık. Çalışmalara göre otoriteyi ve sosyal rolleri önemseyen, denetim ihtiyacının yüksek olduğu, iş birliğini rekabete, kuralları serbestliğe tercih eden, kısa vade odaklılığıyla görünür olmak için sürekli odakta kalmayı gerektiren bir kültürümüz var.

Otorite önemsendiği için projeyi ilk olarak benim duyurmam ve her adımda tüm üst yönetimimizle beraber sahiplenmemizle yola çıktık. Burada otorite anlayışımızı da “Hulusi Kentmen” gibi, sevdiklerinin iyiliğini düşünen, tatlı sert bir otorite olarak ifade edebiliriz. Yola çıkış noktamızın çalışanlarımıza verdiğimiz değer olduğunu hep gösterdik. Çalışanlarımızın aldığı kök neden analizlerinden başlamak üzere her eğitimi önce ben ve yönetim ekibi aldık. Tüm süreçlerde duyuruların, denetimlerin ve raporlamaların yönetim ailesi olarak ilk elden sahibi olduk

Kuralları tercih eden bir toplum olduğumuzu göz önünde bulundurarak İSG politikamızı yeniledik ve hayatımızı kurtaracak kurallarımızı belirledik. Uygulanmadığı takdirde hayatı tehlikeye sokan bu beş temel kuralımızı duyurduk ve herkesin benimsenmesini sağladık. Çalışan için hayati tehlike riskini getiren bu kurallar konusunda hiç istisnamız olmadığı hususunda çok netiz. Bu kurallardan herhangi birinin ihlali iş akdinin feshini gerektiriyor. Bunu da çalışanlarımıza “bizim için hayatınızı ve sağlığınızı korumak, işinizi ve işimizi korumaktan önce gelir” şeklinde açıkça ifade ediyoruz.

Denetim ihtiyacını anlamak denetim planımızı şekillendirmemizi sağladı. Esan’da şu anda toplam 22 tam zamanlı İSG personeli ve doğrudan genel müdüre raporlama yapan İSG kurulu var.

Tüm tesisler ve iş birimleri için bu kurul haberli ve habersiz denetimler gerçekleştiriyor. Bunun yanı sıra, tesislerin birbirini denetlediği çapraz denetimler oluyor. Ayrıca ben de herkesten habersiz sürpriz denetimler gerçekleştiriyorum. Yani Esan çapında 360 derecelik bir denetim sisteminden bahsedebiliriz. Bu kapsamda çalışanlarımızın da kendi iş ortamlarının denetçisi olarak sorumluluk almalarını destekliyoruz. Bireyden ziyade toplumsal rolleri önemseyen bir kültürde yaşıyoruz. O nedenle bireyin değerli olduğunu ifade ederken bunu toplumsal rollerine referans vererek yapmamız daha anlamlıydı. Biz bu süreçte çalışanlarımızın iki rolünü özellikle vurguladık: Aileleri ve arkadaşları için önemleri.

Her çalışanın birinin evladı, anne-babası, kardeşi ve arkadaşı olduğunu vurgularken sadece çalışanlarımızı değil, ailelerini ve sevdiklerini de sürece dahil ettik. Çünkü biliyoruz ki çalışanlarımızın sağlığı onlar için de çok önemli. Bu kapsamda tesis bölgelerimizdeki okullara giderek güvenli yaşam davranışları için eğitimler verdik. Güvenlik kültürünün sürdürülebilmesi için yarına çocuklarımızı da bilinçlendirerek hazırlanıyoruz. Bunun yanı sıra çalışanlarımızın çocukları için düzenlediğimiz resim yarışmalarıyla “Hedef Sıfır Kaza”yı ve ebeveynlerine neden güvenli davranmaları gerektiğini kendilerinin anlatmasını istedik.

Beraber çalıştıkları ekibin bir parçası olduklarını ifade etmek için ise kazasızlığı simgeleyen Yeşil-Kırmızı Bayrak uygulamalarını hayata geçirdik. Bu şekilde bir iş biriminde kaza yaşanması durumunda kırmızı bayrak asılıyor ve 30 gün boyunca bu bayrak asılı kalıyor. Ancak 30 gün kazasızlık durumunda tekrar yeşil bayrak asılabiliyor. Bu uygulama hem konuyu görünür kılmamızı sağladı hem de çalışanları ekibin bir parçası olarak da bu konuyu sahiplenmeleri konusunda destekledi. Bu kazasızlık durumları tüm kuruluş çapında yapılan duyurular ile de herkesle paylaşılıyor. Bunun da tatlı bir rekabet unsuru olarak çalışmalarımıza destek olduğunu düşünüyorum.

Son bir konu da çalışanlarımızın sürecin etkin bir parçası olduklarını hissetmeleri ve bu sorumluluğu bizimle paylaştıklarını anlamaları idi. Denetimin sadece yukarıdan gelmeyeceğini, herkesin kendi davranışından sorumlu olduğu kadar, yanındaki arkadaşının güvenliğini de gözetmesi gerektiğini ifade ettik. Çalışanlarımıza güvenli bir ortam için kendi sorumluluklarını aktardık. Ramak Kala ve İnocino gibi öneri sistemleri ile de güvenli bir ortam yaratmak için bizzat işi yapanlar olarak fikirler, öneriler geliştirip ortamın iyileştirilmesine bizzat katkıda bulunabilecekleri imkanlar yarattık.

Bu süreçte şu anda neredesiniz?

“Hedef Sıfır Kaza” yolculuğumuz devam ediyor, maalesef bu hedefe henüz varmış değiliz. Gidecek yolumuzun gayet farkında olarak istisnasız, kararlılıkla bu hedefe en kısa sürede ulaşmak için çalışmaya devam ediyoruz. Yine de doğru yolda olduğumuzu gösteren verilerimiz de var. Bu süreçte kayıp kaza zamanlarımızda %40’a yakın bir azalma oldu. Ayrıca çalışanlarımızın bu kampanyayı sahiplendiğini ve içselleştirdiğini gösteren durumlar da bize ümit veriyor. Mesela bir tesisimizde kırmızı-yeşil bayrak uygulamamızda bir kaza sonucu kırmızı bayrak alan iş biriminde 30. gün tamamlanır tamamlanmaz vardiya sonunda sabahı beklemeden tüm ekibin katılımıyla birim yöneticisi kırmızı bayrağı törenle indirerek kazasızlığı simgeleyen yeşil bayrağı çekmiş ve ekip olarak bunu kutlamışlar. Çalışanlarımızdan “artık nereye gidersem gideyim önce bu ortamda risk yaratabilecek bir şey var mı diye bakıyorum” şeklinde yorumlar geliyor. Bu da bizim bu yola çıkarken koymuş olduğumuz sadece iş hayatında değil, kişilerin özel hayatlarında da sağlıklı ve güvenli yaşamasını sağlama hedefimize doğru emin adımlarla ilerlediğimizi hissettiriyor. Bu yolda çalışanlarımızdan duymaktan memnun olduğumuz bir diğer cümle ise “İSG hep önemliydi ama en önemlisi yine de iş diye düşünürdük. Şimdi artık en önemli şeyin bizim hayatlarımız ve sağlığımız olduğunu biliyoruz.” oldu. Bize ilham veren bir diğer şey de bir çalışanımızın “Hedef Sıfır Kaza”dan esinlenerek yazdığı ve kendi sosyal medya hesabında paylaştığı “Hedef Sıfır Sensizlik” şiiri oldu.

Son olarak, bu yolculuğa bunun bir süreç olduğunu bilerek en kısa zamanda ulaşmak hedefiyle çıktık. Tüm çalışmalarımız da bu yönde planlanıyor ve uygulanıyor. Güzel örneklerle, söylemlerimizin ve felsefemizin içselleştirildiğini görerek umutla, kararlılıkla ve hızla yola devam ediyoruz.

Kaynak