1994 yılından beri Rize’nin Çayeli ilçesinde bakır ve çinko üretimi gerçekleştiren bir yer altı maden işletmesi olan Çayeli Bakır İşletmeleri, ülkemizin en önemli maden işletmelerinden birisi olarak öne çıkmıştır. İş sağlığı ve güvenliği konusunda bugüne kadar yaptığı çalışmalar ve uygulamalarla Türk madencilik sektöründe örnek teşkil eden bu işletmenin Genel Müdürü Murat Güreşçi ile İSG üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Çayeli Bakır’daki İSG kültürünü nasıl oluşturdunuz?
Çayeli’de iş, yöneticiler olarak bizlerin iş sağlığı ve güvenliği konusundaki taahhüdü ile başlıyor. Bugün olduğu gibi geçmişte de bu taahhüt net olarak verilmiş. Yöneticilerin liderlik etmeleri, iş sağlığı ve güvenliğini ciddiye alıp yüksek standartlar koymaları, önleyici bir kültürün oluşması için çok önemli. Bu yaklaşım, işe alım yaparken emniyetli davranış sergileyebilecekleri seçmek ya da bir satın alma yaparken emniyetli olanı tercih etmek ile devam ediyor. En uç noktada ise “tehlikeli işi reddetme yükümlülüğü, hayat kurtaran kurallar ve BİREY kart” gibi merkezinde çalışanlarımızın olduğu uygulamalarımız var. Tabi, bu sistemleri, standartları, politika ve prosedürleri koymak yetmiyor, emniyet performansını yakından takip etmek de gerekiyor.
Çayeli Bakır İSG sisteminin işleyişinden bahseder misiniz?
Çayeli Bakır’daki İSG yönetim sistemimizin temelinde ve odak noktasında çalışanlarımız var. Onların kalplerine hitap etmeye çalışıyoruz ki risksiz davranış sergilenebilsin. Önemli bir tehlikeyi fark edip bunu raporladığı için ya da tehlikeli bir işi yapmayı reddedip işi durdurduğu için tebrik ettiğimiz birçok çalışanımız olmuştur. Bu şekilde herkesi benzer şekilde davranmaları için teşvik ediyoruz.
Şirkette olumlu bir İSG kültürü var olduğunda, çalışan da risksiz davranışı sergileyebiliyor. Bizim amacımız da bu davranış değişikliğini sağlayabilmek, tehlikeli davranışı ortadan kaldırabilmek. Ayrıca Çayeli Bakır’da çalışan herkesin sadece kendisinin değil, çevresindeki arkadaşlarının da güvenliğinden sorumlu olmasını istiyoruz.
Üretimle İSG arasında ne gibi bir ilişki var? İSG uygulamalarınız üretimi yavaşlatıyor mu?
Kesinlikle hayır. Tam tersine, Çayeli Bakır’da en az kayıp zamanlı kaza yaşadığımız dönem, en fazla üretim yaptığımız döneme denk geliyor. Tehlikeli işi yapmayıp durdurunca, işe başlamadan önce durup riskleri düşünmek ve elemek için bekleyince, daha az kaza oluyor ve kaza sonucu oluşacak devamsızlık ve işgücü kaybı da azalmış oluyor.
Ayrıca çalışan için düzenli ve güvenli bir ortam sağlanıp, tehlikeler önceden bertaraf edildiğinde, çalışan tehlikeleri ortadan kaldırmak için fazladan zaman harcamıyor ve hemen işine başlayabiliyor. Bu da üretime olumlu olarak yansıyor.
Çayeli Bakır’daki “Tehlikeli İşi Reddetme Yükümlülüğü” hakkında bize bilgi verebilir misiniz?
Çayeli Bakır’da çalışan herkes, yapacağı işte bir tehlike tespit etmiş ve bu tehlike güvenli şekilde ortadan kaldırılamıyor ise amiri ona o işi vermiş olmasına rağmen işi yapmamak ve tehlikeli işi reddetmek zorundadır. Yalnız, bir şeyin altını çizmek istiyorum. Tehlikeli işi yapmamak, çalışanlarımıza verdiğimiz bir hak değil, bir yükümlülüktür. Çünkü hakkını kullanıp kullanmamak kişinin tercihine bağlıdır. Yükümlülük söz konusu olduğunda tehlikeli işi reddetmek çalışanın tercihi olmaktan çıkıp bir zorunluluk haline geliyor. Çalışanlarının emniyetinden sorumlu olan ancak doğal olarak sürekli onların yanında olmayan bir yönetici için bu yaklaşım gerçekten çok büyük bir rahatlıktır.
Burada akla iki soru gelebilir. Birincisi, ya çalışan iyi niyetten yoksun bir şekilde o gün çalışmaktan imtina eder de, “ben bu işi tehlikeli gördüm, çalışmıyorum” derse ne olur? Olabilir, bizde de oluyor, ama bu gerçekten az oluyor ve yönetebiliyoruz. İkincisi ise ya çalışan iyi niyetli olduğu halde “ben işi reddedersem amirim iş yapmaktan kaçındığımı zannedebilir, ben tehlikeli olsa bile bu işi yapayım” derse ne olur? Bu kaygıyı önlemek için de tehlikeli işi reddetmeyi özendiriyoruz. Reddedilen işin sayısını, trendini takip ediyoruz; azalma varsa sebebini anlamaya çalışıyoruz. Hatta bazen tehlikeli bir işi durdurup çalışmadığı için yönetim ekibi olarak çalışanlarımızı takdir ediyoruz.
Çalışanların farkındalığı artırmak için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
İş güvenliği kültürünün yerleşmesi emek, zaman ve takip gerektiriyor. Bu bilincin oluşmasını sağlamak önemli ama yeterli değil. Bu kültür ve bilinci canlı tutmak gerekiyor. Aksi halde iş güvenliği algısında düşüş ve rehavet gözleniyor. Bu nedenle iş güvenliği konusunda eğitim, bilinçlendirme ve farkındalık artırma çalışmalarının düzenli yapılması ve dikkatlerin canlı tutulması çok önemli.
Son dönemlerde, önemli gördüğümüz bazı iş güvenliği temalarını belirleyip vurgu yapmaya ve muhtemel risklere dikkat çekmeye çalışıyoruz. Belirlenen konudaki riskleri anlamak ve ona uygun çözümler geliştirmek amacıyla çeşitli iletişim araçlarımızı ve süreçlerimizi devreye sokarak farkındalık artırmaya gayret ediyoruz. Her iki ayda bir belirlediğimiz tema hakkında farkındalığı arttırmak için “Toolbox” toplantılarında, “Dur ve Konuş” adını verdiğimiz emniyet sohbetlerimiz sırasında ve “Saha Liderlik Aktiviteleri”miz sırasında o konuyu vurguluyoruz. Aynı zamanda, şirket içi televizyonumuz, panolarımız ve bültenlerimiz ile de aynı konu hakkında görsel mesajlar veriyoruz. Vardiya başlamadan önceki iş güvenliği toplantılarımızda, İSG bilgi yarışmaları yaptığımız oldu. Her üç ayda bir yapılan tehlike bildirimlerinden en iyilerini seçip, bildirimi yapan kişileri iç iletişim kanallarımızla duyurarak takdir ediyoruz.
Emniyeti arttırmak için kullanılan BİREY Kart uygulamanız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Biliyorsunuz biz Karadeniz’in doğusunda faaliyet yürütüyoruz. Çalışanlarımızın büyük bir bölümü de bu yöreden. Hepimiz biliriz, Karadeniz insanı tez canlıdır ve her ne yapacaksa bir an önce tamamlayıp aradan çıkarmak ister. Zamanla fark ettik ki meydana gelen kazaların bir bölümü, çalışanlarımızın aceleci davranışlarından ve tez canlılığından kaynaklanıyor. Bunu önlemek için iş başı temel risk analizi diye de tabir edebileceğimiz BİREY kart uygulamasını başlattık. BİREY’in açılımı “Bekle – İncele – Riski Ele – Yönet”tir. Çalışan işe başlamadan önce, her gün, her vardiya, yapacağı her farklı iş öncesinde bir durup bekliyor, etrafına bakıyor, “Burada ne riskler var, benim başıma ne gelebilir?” diye düşünüyor ve bu tehlikeleri nasıl ortadan kaldırdığını bu BİREY kart üzerine yazıyor. Biz bu şekilde, her iş başlangıcında bir risk değerlendirmesi yapılmasını sistematik hale getirmiş oluyoruz.
Ayrıca bu sistemin düzenli çalışıp çalışmadığını anlamak için takip ediyoruz. Bu kartları vardiya sonlarında topluyoruz. Trendi görmek için sayıyoruz ve İSG konusunda bize yapılan bir öneri var mı diye kontrol ediyoruz. Zira kartların arkasında, çalışanların İSG konusundaki önerilerini yazdıkları bir bölüm var. Yapılan öneriler için çalışanlarımıza SMS ile geri bildirim veriyoruz. 2016’dan beri yaptıkları öneriler için çalışanlarımıza 2.566 SMS göndermişiz ve 2.211 öneriyi yerine getirmişiz. Yani kuralı koyup, uygulansın diye kenara çekilmek, işi akışına bırakmak yok. Yakından ve düzenli takip ediyoruz. Yönetim takip edince, işi ciddiye alınca, çalışanlar da ciddiye alıyorlar ve ona göre davranıyorlar. Yaptıkları öneriler ile emniyete katkı sağladıklarında ve bunun geri bildirimi onlara gittiğinde, çalışanlarımız da kendilerini sistemin bir parçası olarak değerli hissediyorlar.
Maden çalışanlarınızın önemli bölümü o yöreden. Yıllardır çalışanlara aşılanan İSG kültürü ile yörede ya da çalışanların ailelerinde de değişiklikler oldu mu?
Evet, Çayeli Bakır’daki İSG kültürü gelişimi toplumda da yansımasını buldu. Çalışanlarımız işyerinde edindikleri emniyet bilincini, günlük hayatlarına da yansıtıyorlar. Bunun örneklerini beldede gezinirken bile görmek mümkün. Bizim, hafta sonu evinin önünde odun keserken gözüne bir şey kaçmasın diye emniyet gözlüğü takan, ağaca meyve toplamaya çıkarken ya da evinin çatısını onanırken düşmeyi önleyici tedbir alan çalışanlarımız var. Başlarında onları kontrol eden biri yokken bile emniyetli davranıyorlar. Yani çalışanlarımız emniyet konusunu içselleştirmiş ve bir yaşam biçimi haline getirmişler.
Üstelik bu emniyet kültürünü, ailelerine de aktarıyorlar. 15 sene önce, Çayeli Bakır’da işe başladığım ilk günlerde, madenin hemen üst tarafındaki köyde gezerken, bisiklete başındaki kaskı ile binen bir çocuk görmüş ve çok şaşırmıştım. Çünkü günümüzde, büyük kentlerde bile kasksız bisiklete binenleri görüyorum. Sorduğumda bana babasının madende çalışıyor olduğunu söylemişlerdi.
Eklemek istedikleriniz?
Hiçbir firma, tamamıyla emniyetli olduğunu ve ciddi kaza yaşamayacağını iddia edemez. Zira bütün tedbirleri almanıza, iş güvenliği kültürünü geliştirmek için çok gayret sarf etmenize rağmen, hiç beklemediğiniz bir anda basit bir nedenle ciddi bir kaza meydana gelebilir. Bu nedenle tamamıyla güvenli bir operasyon olduğumuzu iddia etmemiz doğru olmaz. Ancak tarihsel verilere baktığımızda Çayeli Bakır’ın madencilikte yaralanmalı kaza frekansı istatistiklerinin Türkiye, Kuzey Amerika ve Avustralya verileri ile kıyaslandığında daha düşük olduğunu görüyoruz. Bunun sebebi, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olumlu bir şirket kültürüne sahip oluşumuz. Böyle bir kültür oluştuğunda, çalışanlar kendilerine bir görev verilmediği ve denetlenmedikleri zaman da emniyetli davranıyorlar. Bunun sonucunda da ciddiyeti yüksek kaza ve hadiselerin sayısı azalıyor; daha az insanın canı yanıyor. Üstelik daha az kaza olması, daha çok üretim anlamına da geliyor. Son olarak, Madencilik Türkiye Dergisi aracılığı ile okuyucularınıza ve bütün sektörümüze kazasız, emniyetli ve verimli çalışmalar diliyorum.