Madencilik Hakkında Yanlış Bilinenler

Maden arama sondajları, yörede emareleri bulunan madenlerin varlığını teyit etmek amacıyla yapılır. Ekonomik bir madenin varlığı kadar olmadığının da tespiti amacıyla önemli çalışmalardır. Sondaj makinaları ile yüzeyden itibaren ortalama 10 cm çapında bir delik açılarak yerin yüzlerde metre altından numune alma işlemidir. Delik açılırken doğal kil mineralleri ve sudan oluşan sondaj çamuru/sıvısı kullanılarak kayaların matkap ile kesilmesi kolaylaştırılır. Yerin altından alınan örnekler sandıklara konularak jeolojik araştırmalar yapılmak üzere depolara kaldırılır. Yapılan işlem esnasında doğal yaşamı bozacak, insan sağlığını tehlikeye atacak hiç bir çalışma yapılmaz. Bir sondaj işlemi bir kaç gün ile bir kaç hafta arasında süren zaman zarfında bitirilir. Eğer özel olarak işaretlenmemişse sondaj yapılan bir noktayı bir kaç hafta sonra gittiğinizde bulmanız neredeyse imkansızdır.

Hiçbir madende siyanür barajı/havuzu bulunmamaktadır. Siyanür sıvı ise tankta, katı ise özel korumalı torba ve kutularda muhafaza edilmektedir. Tesislerde siyanür için bir baraj ya da havuz dizayn edilmemektedir. Siyanür depolanması ya da kullanıldıktan sonra deşarjı çok özel şartlarda ve yönetmeliklere göre yapılmaktadır. Siyanür barajı ya da havuzuyla ilgili bir uygulama dünyada hiçbir madende uygulanmamaktadır.

Burada kastedilen atık depolama tesisi ise siyanür bozundurulduktan sonra diğer atıklarla birlikte atık depolama tesisine gönderilir. Tesis dizaynı, gerek ÇED gerekse tesisteki siyanür yönetim raporlarında belirtilmektedir. Bu dizaynlar bölgenin yüz yıllık her tür aşırı yağış, deprem ve doğaüstü olayların modellenmesine göre testler sonucu yapılmaktadır. Bu nedenle bölgedeki beklenmeyen doğa olaylarına karşı dayanıklı ve emniyetli atık depolama tesisi dizayn edilmektedir.

 

Siyanürlü atıklar atık depolama tesisine gönderilmeden önce eğer gerekiyorsa dünyada yaygın olan INCO prosesiyle bozundurulmaktadır. Atık depolama alanlarına bozundurularak gönderilen atıklardaki siyanür seviyeleri ise içme suyunda bulunan siyanür limitlerinin çok altındadır. Bozundurulan siyanür yeni kompleksler oluşturduğundan bunların atık depolama tesisindeki oranları ve etkileri yok denecek kadar azalmaktadır.

Bazı başka proseslerde ise siyanürlü çözeltiler yığınlara verilip kapalı devre sistem içerisinde kalmaktadır.

Sodyum siyanürün 120 yılı aşkın süredir altın madenciliğinde teknolojik bir zorunluluk olarak tercih edilmesinin ana sebebi, sodyum siyanürün gözle görülemeyecek kadar küçük altın tanelerini çözücü özelliği olan yegane kimyasal olması ve cevhere uygun en yüksek altın kazanım veriminin elde edilmesi yani teknolojik açıdan en uygulanabilir yöntem olmasından dolayıdır. İri boyutta zenginleşebilen cevherlere siyanür liçi uygulanmamaktadır. Ancak ince boyutta, fiziksel zenginleşebilirliği mümkün olmayan cevherlere dünyadaki birçok uygulamada olduğu gibi teknolojik gerekliliklerden dolayı siyanür liçi uygulanmaktadır.

Son 30 yıldan bu yana insan ölümüyle sonuçlanan bir siyanür kazası olmamıştır. Siyanürle belirli bir dozun üzerinde direk temas edildiğinde sadece akut yani anlık öldürücü etki görülmektedir. Kronik yani uzun süreli hastalıklara neden olmamaktadır. Vücutta birikimi mümkün değildir ya da uzun salınımlı etkiler göstermez.

 

Ülkemizdeki uygulamaların hiçbirinde yüzey veya yer altı sularına siyanür verilmemektedir. Katı atıklar ve tesis atık suları ilgili yönetmelikler gereği bozundurulup zararsız hale getirildikten sonra atık depolama tesislerinde depolanmaktadır. Bu da en emniyetli ve güvenli depolama yöntemidir.

Siyanür asidik ortamda HCN gazına dönüşür ancak asidik ortamda altın üretilemez. Altının üretilebilmesi için pH’ın 10-11 olması gerekmektedir. Bu pH şartlarında ise atmosfere HCN gazı salınımı ihmal edilebilecek seviyelere düşmektedir. Tank liçinde ya da yığın liçinde yağmurla temas olsa bile böyle bir gazın çıkma ihtimali ihmal edilebilecek düzeylerde kalmaktadır.

HCN gazının yoğunluğu 0,687 g/cm3’tür yani havadan daha düşük yoğunluğa sahip olduğu için sigara dumanı gibi atmosfere dağılmaktadır. Arabaların egzoz gazından her 1 km’de 7-9 mg HCN gazı atmosfere salınmaktadır. Uluslararası iş güvenliği ve çalışma standartlarına göre kapalı ortamda 1 m3 havada en fazla 11 mg HCN gazına müsaade edilir. Açık ortamda ise herhangi bir sınırlama söz konusu değildir. Altın madenlerinde atmosfere HCN gazı salınımı 1-2 mg /m3 seviyelerinde ölçülmektedir.

Hem ATSDR (Agency for Toxic Substances and Disease Registry/Toksik Maddeler ve Hastalık Kayıt Ajansı) raporu hem de EPA (U.S. Environmental Protection Agency/ABD Çevre Koruma Ajansı) sınıflandırmaları siyanürün insanlar ve hayvanlar üzerinde hiçbir kanser etkisi yaratmadığını bilimsel olarak doğrulamıştır.

ATSDR raporunda ve şu ana kadar insanlarda ve hayvanlarda raporlanmış, hamilelerde düşüğe neden olan bir vaka bulunmamaktadır.

ATSDR raporunda, şu ana kadar insanlarda ve hayvanlarda raporlanmış bu tip bir kısırlık ya da benzeri genetik bozukluklarla ilgili hiçbir bilgi ve vaka rapor edilmemiştir.

Siyanür akut yani uzun süreli hastalıklara neden olmamaktadır.

Tags: kanser, siyanür

Günlük yaşantımızda kullandığımız tüm araç ve gereçler madenlere dayalı malzemelerle üretilmektedirler. Tüm elektronik eşyalar, beyaz eşyalar, ulaşım araçları, konutlar, işyerleri, ihtiyaç duyduğumuz tüm kimyasal maddeler, sağlık, eğitim, savunma, tarım, hayvancılık araç ve gereçleri ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz günlük yaşantımızda ve ömrümüz boyunca kullandığımız tüm araç, gereçler madenciliğe dayalı ürünler ile üretilirler. Bu bağlamda insanoğlu var olduğu sürece madencilik yapılması gerekecektir.

Maden üretimleri için verilen izin alanlarının toplamı, ülkemizde orman sayılan alanların sadece binde 2’sine denk gelmektedir. Ülke ekonomisi için zorunlu olan madencilik faaliyetlerinin yapılması esnasında zaman zaman orman sayılan alanlara denk gelen bu çalışmalar bittikten sonra ilgili alan yeniden ağaçlandırılmaktadır.

Ayrıca Orman Genel Müdürlüğü’nün onayı ve izni alınmadan orman alanlarında hiç bir faaliyet gerçekleştirilememektedir. Orman alanlarında her türlü ağaç kesimi Orman
Genel Müdürlüğü’nün onayı ve izni ile orman teşkilatı yetkilileri tarafından gerçekleştirilir.

Maden Kanunu‘nun son sayfalarında görülebileceği üzere maden üreticileri ürettikleri madenler karşılığında devlete çeşitli bedeller öderler. Metal maden üreticileri ürettikleri metalin o Londra Metal Borsası’nda belirlenen fiyatının o yılki ortalamasına denk gelen yüzde ile belirlenen devlet hakkını öderler. Örneğin Altın Madencileri Derneği verilerine göre 2020 yılında devlet hakkı oranı %13,75’e tekabül etmektedir.

Ayrıca maden üreticileri devlet hakkından başka ruhsat bedeli adı altında, sektörümüze özel bir vergi daha öderler.

Diğer taraftan her sanayi kuruluşunun ödediği kurumlar vergisi gibi olağan vergilerle birlikte 8 ayrı kalemde devlete vergi verirler.

Maden arama faaliyetlerinin hiç bir zararı yoktur. Maden aramacılığı önce numune alma, haritalama faaliyetlerini içerir. Jeofizik yöntemler ile (yerin altında elektrik sinyalleri göndererek katmanların tespiti) çalışmalar desteklenebilir. En son sondaj ile yerin altından numune alınır. Sondaj işlemi, hiç bir kimyasal madde kullanılmadan, su ve kil yardımı ile yaklaşık 10 cm genişliğinde bir delik açıp yerin yüzlerce metre altından örnek alınması işlemidir. Tamamen mekanik bir işlemdir. Tüm bu işlemler ile maden varlığı tespit edilir. Bu işlemlerin zararı yoktur.

Madenler toprakta değil yerin altındaki kayalarda bulunmaktadır. Kanunumuza göre yerin altındaki tüm madenler devletindir. Keşfedilen madenin çıkarılması o gün için o ülkenin ekonomisi için gerekliyse, yerin üstündeki arsa/tarla sahibi ile güncel değerler üzerinden sulh yoluyla anlaşmaya gidilerek arazisi maden üreticisi tarafından satın alınabilir, anlaşmazlık sağlanması halinde kamu yararı doğrultusunda arazi kamulaştırılabilir.

Madenler bulundukları yerde çıkarılmak zorundadırlar. Eğer bir yörede maden bulunduysa ve o madene o gün için o ülkenin ihtiyacı varsa, gerekli kurallar çerçevesinde o yörede madencilik faaliyeti yürütülmek zorundadır.

Maden ruhsatı demek o ruhsatın tamamında maden var ya da tamamı kazılacak demek değildir. Örneğin 2000 hektar alanı kaplayan bir maden ruhsatı içerisinde orta ölçekli bir maden bulunduğu taktirde ortalama 100 hektarlık alanda işletme faaliyeti yürütülür. Bu rakam madenin boyutuna göre değişmekle birlikte ruhsatların tamamı kesinlikle maden alanı değildir.

Maden üretimimiz herhangi bir dış gücün kontrolünde değildir. Maden Kanunu’nun 4. Maddesine göre madenler Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hüküm ve tasarrufu altındadır. Yani madenler devletindir. Ülkemiz sınırları içerisinde bulunan her çeşit madenimizi Maden Kanunu çerçevesinde devlet kurumları ile devletten gerekli izinleri alan özel şirketler devlet adına üretmekte ve devlete Kanun’un öngördüğü payı vermektedirler.

Bundan yaklaşık 20 yıl önce, ülkemiz kalkınmasında önemli rol oynayan madencilik sektörünün gelişmesini engellemek isteyen iç ve dış cenahlar tarafından ulusal medyada yayılması sağlanan, var olmayan bir kavramdır.

Madenlerin aranması sürecinde kesinlikle siyanür kullanılmaz. Dünya genelinde siyanürle maden (altın, bakır, kömür veya herhangi bir maden) aramak diye bir teknik, uygulama, kavram bulunmamaktadır.