‘Aynası İştir Kişinin, Cinsiyete Bakılmaz’ Anlayışıyla Çalışmalarımızı Sürdürüyoruz

0
1844

Ülkemiz madencilik sektörünün en önemli firmalarından birisi olan Esan’ın Genel Müdürlüğü görevini başarıyla yürüten ve madencilik sektörü gibi erkek ağırlıklı bir sektörde kadın bir üst yönetici olarak önemli çalışmalara imza atan Serpil Demirel ile dosya konumuz kapsamında bir söyleşi gerçekleştirdik.

Söyleşimize kendisini tanıtarak başlayan Demirel, 1993 yılında ODTÜ Metalürji Mühendisliği bölümünden mezun olduğunu ve aynı yıl Eczacıbaşı Doğa Madencilik’te Satış Mühendisi olarak çalışmaya başladığını belirtirken, 2004 yılında Doğa Madencilik’in Esan ile birleşmesini takiben Esan’da Pazarlama ve Satış bölümünde Yurtiçi Satış Müdürlüğü, Pazarlama Satış Müdürlüğü ve Pazarlama Satış Direktörlüğü gibi farklı görevlerde çalıştığını, 2015 yılından itibaren de Esan Genel Müdürü olarak görev yaptığını aktardı.

Esan’da kadın yerbilimcilere verilen önem ve sağlanan istihdam hakkında da bilgiler veren Demirel, “Esan olarak Türkiye’de en çok kadın çalışan oranına sahip madencilik şirketiyiz. Fırsat eşitliği ise bizim öncelikli konularımızdan biri. Bu konuya moda olduğu için değil gerçekten önemine inandığımız için sahip çıkıyoruz. Her alanda çeşitliliğin ortamı zenginleştirdiğine ve gelişime daha çok imkân sağladığına inanıyoruz. Dünya nüfusunun %50’ini temsil eden bir grubunsa işgücüne daha aktif katılımının gelecek açısından değerinin farkındayız. Bu sebeple Esan olarak her ne kadar sektörümüzün bazı kısıtları sebebi ile zorlansak da kadın çalışan sayımızı arttırmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şu anda Esan’da idari ve üretim fonksiyonlarında çalışanların %27’si kadın. Alışılagelmiş merkez fonksiyonları kadar, üretim yönetiminden, bilgi teknolojilerine, satıştan yurtiçi ve yurtdışı arama operasyonlarımıza kadar kadınlarımız aktif görev alıyorlar. İşini severek yapan, gelişime ve yeniliklere açık, bir takım içerisinde sorumluluk almaktan korkmayan tüm kadın meslektaşlarımızla çalışmaktan büyük keyif alıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Sektörel açıdan kadınların madencilikte karşılaşabileceği zorluklar ve avantajlardan söz eden Demirel, madencilik sektörünün doğayla iç içe çalışan bir sektör olduğunu, madenciliğin başka sektörlere göre daha zorlu koşullara sahip bir endüstri olduğunu vurgularken şu şekilde devam etti:

“Madencilik tarihine baktığımızda, son dönemlere kadar çok fazla kas gücü gerektirmiş bir alandan bahsediyoruz. Bu nedenle de toplumsal cinsiyet bakış açısıyla erkeklere daha uygun görülmesi gibi bir geleneği var. Ancak bugün geldiğimiz noktada, elimizde cinsiyet farklarını ortadan kaldıracak iş yapma anlayışımız, imkân ve teknolojimiz var. Bu nedenle, artık maden sektöründe karşılaşılan zorluklar bana göre kadınların karşılaşacağı zorluklar ya da erkeklerin de karşılaşacağı zorluklar diye ayrılmıyor. Kadınlar herhangi bir ekstra zorlukla karşılaşıyorsa ve bu zorluklar bizim atacağımız adımlarla düzelebiliyorsa orada bizim için bir gelişim alanı ve planlanması gereken öncelikli eylemler var diye bakıyor ve hemen aksiyon alıyoruz. Benzer şekilde bir cinsiyetin zorluğa yol açmayacağı gibi avantaj da sağlamadığını düşünüyorum. Bireylerin kendi çabaları ve olabilmeleri avantajımızı yaratıyor.”

Madencilik sektöründe kadın yönetici olmanın zorlukları ve avantajlarından da bahseden Demirel, “Biz ‘Aynası iştir kişinin, cinsiyete bakılmaz’ anlayışıyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ben de kadın ya da erkek yönetici olmanın bir farkı olmadığına inanıyorum.” ifadelerini kullandı. Maden sektörünün uluslararası dinamiklere, yerel mevzuatlara, piyasa taleplerine ve doğa koşullarına bağlı olduğunu bu nedenle dünyadaki diğer sektörlerden biraz daha fazla belirsizlik içeren bir sektör olduğunu söyleyen Demirel, artık küresel iklim değişikliği sebebiyle tahminlerinde volatilite ve risklerin arttığını, koşulların zorlaştığını belirtti. Madenciliğin bu sıra dışı iklim koşullarında toplumlardaki algısının daha da olumsuz hale geldiğini de sözlerine ekleyen Demirel, kısaca madencilik gündeminin zorlaştığını ve iyi yönetmenin daha da önemli hale geldiğini, burada da cinsiyetin değil değerlerin ve ilkelerin belirleyici olduğunun altını çizdi.

Küresel madencilik sektöründe son zamanlarda çalışan çeşitliliğinin sağlanması adına kadınların sektörde daha sıklıkla görev almaları gerektiğinin kaydedildiği bu dönemde Türkiye madencilik sektörü özelindeki görüşlerini de aktaran Demirel, tüm dünyada şu anda cinsiyet ve fırsat eşitliği için çalışmaların artarak devam ettiğini, Türkiye’de de bu alanda çalışmalar yürüten, örnek alınabilecek madencilik şirketlerinin olduğunu söyledi. Fırsat eşitliği kavramı yayıldıkça da bu çalışmaların hız kazandığını aktaran Demirel, “Örneğin, 2019 yılında Türkiye’de ilk kez madencilik sektöründe kadın istihdamı ödülü verilmeye başlandı. Bu da sektörün artık bu konuyu ne kadar teşvik ettiğini, kadın istihdamını takip ettiğini gösteriyor. Geçtiğimiz yıl Esan olarak bu ödülü gururla aldık. Bu alanda sektörümüzde rekabetin artmasını ve her geçen gün daha fazla fırsat eşitliği sunan bir sektöre dönüşmeyi umuyorum.” ifadelerini kullandı.

Üniversitelerin madencilik, jeoloji ve jeofizik gibi yer bilimleri bölümlerinden mezun olmuş birçok kadın mühendisin, zorluklar nedeni ile farklı kariyerde devam ettiklerini de sorduğumuz Demirel, bu konuda sektörün hem şartları hem de algıyı iyileştirmek üzerine çalışması gerektiğini zikrederken şu ifadeleri kullandı:

“Esan’da işe alım uygulamalarından itibaren fırsat eşitliğini gözeten çalışmalarımız var. Öncelikle cinsiyetsiz özgeçmişlerle işe alımı başlatıyoruz. Yani bir işe alım sürecinde yüz yüze görüşme aşamasına gelene kadar adayın cinsiyetini kesinlikle bilmiyoruz. Burada bir de pozitif ayrımcılık yapıyoruz iki eşit aday arasından kadın adaylara öncelik veriyoruz. İş deneyimi sırasında da kadın çalışanlarımızın herhangi bir dezavantaj yaşamaması için hem yapısal hem de süreçsel birçok uygulamamız mevcut. Buradaki uygulamalarımızın başarısını bize staja gelmiş kadın öğrencilerin büyük oranda iş hayatına bizde başlamak istemesinden anlıyoruz. Stajyerlikten sonra bizimle çalışmayı tercih etmiş bir genç meslektaşımıza neden bizi tercih ettiğini sorduğumuzda ‘bir kadın olarak mesleğimi rahatça ve keyifle yapabileceğim bir yer olduğunu gördüm’ cevabını almış olmak beni hem bir kadın hem de tüm çalışma arkadaşlarımın sorumluluğunu taşıyan bir kişi olarak çok mutlu ediyor.

Algıya geldiğimizde ise oldukça farklı boyutlar mevcut. Sektör olarak cinsiyetten bağımsız eşit iş anlayışını geliştirmemiz gerekiyor. Tabii eşit iş anlayışını eşit işe eşit ücret politikası takip etmeli. Bu uygulamaların yaygınlaşması kadar, meslektaşlarımıza iyi aktarılmasının da kritik önemde olduğuna inanıyorum.”

Erkek egemen bir endüstri olan madencilikte görev alan ve alanlarında önemli başarılara imza atmış birçok kadın bulunduğunu, bu örneklerin arttırılması için ne gibi çalışmalar yürütülmesi gerektiğini de sorduğumuz Demirel, konuyla ilgili olarak şu cevapları verdi:

“Kadın ve erkeklerin eşit temsil edilmemesini baştan uca ele almak gerektiğini düşünüyorum. Yetenekli, başarılı kız çocuklarını alanımıza çekmek için öncelikle mesleğimizin bu erkek egemen algısını değiştirmemiz gerekiyor. Bunu da rol modelleri daha görünür kılarak yapabiliriz. Sektördeki kadınlar arasındaki deneyim aktarımının her seviyede önemli olduğunu düşünüyorum. Örneğin yer altında bu yıl yeni mezun üç kadın arkadaşımız çalışmaya başladı. Bu arkadaşlarımızın kendi deneyimlerini aktarmasının, özellikle üniversitelerde gelecekteki meslektaşları ile paylaşmalarının oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz. Biz bu anlamda üniversiteler ile yakın çalışmalar içerisindeyiz. Bunun dışında kadınların mesleki becerilerine yönelik eğitimler, hibe ve teşvikler gibi başka birçok uygulama da bu örneklerin artmasına destek olabilir. Sektörümüzün, ilgili devlet kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının bu gelişim için el ele vererek güzel işler yapabileceğini düşünüyorum.”

Demirel söyleşimizin sonunda, diğer ülkeler ile karşılaştırıldığında Türk maden endüstrisinde kadına bakışın farklı olup olmadığına dair sorumuzu ise şöyle cevaplandırdı:

“Maden sektörüne özel bir durum olduğunu düşünmüyorum, şu an yaşadığımız fırsat eşitliği sorununa daha geniş bir çerçevede bakarak kök nedenlerini iyi analiz etmemiz gerekiyor. Çıkış noktasında modernleşmenin ve şehirleşmenin olduğunu ve bu değişimin tarihsel süreç içinde görece yeni bir değişim olduğunu fark ederek adım atmamız gerekiyor. Esan’ın deneyiminden yola çıkararak yorumlarsam, Türkiye’nin değişime ve gelişime açıklığı bana umut veriyor. Daha önce hiçbir kadın çalışan yokken kadınlarla çalışmak nasıl olur diyen birimler bile kadın çalışma arkadaşları olmasına çok hızlı adapte olabiliyor ve hatta kadın bakış açısının değerini fark ediyor. Bu da bizi zenginleştiriyor. Ülkemizin kuruluşundan bugüne Türk kadınını her türlü zorluğun üstesinden gelebilecek, fedakâr ve güçlü bir birey olarak görüyoruz. Bu bakış açısını sektörümüze de yansıtarak kadınların sektörümüzde daha fazla başarıya imza atacağına ve sektörümüzün eşitlik yönünde önemli gelişmeler kaydedeceğine inanıyorum. “

Kaynak