Madencilikte gelişme ancak devletin uygun yatırım ortamını yaratması ile mümkün olabilir.
Özellikle enerji hammaddeleri ve metal madenciliğinde dünya standartlarında büyük projelerin hayata geçirilebilmesi için çok büyük yatırım sermayelerine, aramadan üretime geçinceye kadar 10-15 yıl, hatta bazen çok daha uzun sürelere ve güvenilir yatırım ortamına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle, maden arama ruhsatının alındığı yılda oyunun kuralları nelerse o kuralların proje bitimine kadar yatırımcıya kazanılmış hak olarak uygulanması gerekmektedir.
Ülkemizde 30-35 sene önce madencilik %90 devlet eliyle yapılmakta idi. Günümüzde ise madencilik neredeyse %90 özel sektör eliyle yapılmaktadır. Geçen 30-35 senenin madencilik kültürünün gelişmesi ve madencilikte kurumsal şirketlerin sayısının belirli bir seviyeye gelmesi için yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir.
Kamuoyundaki madencilik algısını olumlu imaja dönüştürebilmek için bundan sonraki süreçte madencilikte arama, işletme, kapama, iş sağlığı, iş güvenliği, çevre ve denetim süreçlerini madencilikte başarı sağlamış ülkelerdeki standartlara göre yürütmek için adımlar atılması zorunludur.
Türkiye yakın zamanda Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu’nu (UMREK) devreye almıştır. Uluslararası kaynak ve rezerv raporlama uygulaması dünyada madencilikte gelişme sağlamış ülkelere has bir uygulamadır ve önerilen biçime bakılmaksızın, ülkemizin de bu seviyeye gelmiş olması sevindiricidir.
Dünyada madencilikte gelişme göstermiş ülkelerin başarı hikâyelerini incelediğimizde; aramadan üretime geçinceye kadar öngörülebilirliği olan ruhsat, izin, vergi ve uluslararası standartlarda hukuk güvencelerine sahip, şeffaf, hesap verebilir, her konuda uluslararası standartları benimsemiş, sürekli değişikliğe uğramayan, yasalara saygılı her yatırımcıya aynı fırsat eşitliğini tanıyan, aramaları ve yatırımları destekleyici yatırım ortamlarına ve mevzuata sahip olduklarını görüyoruz.
Dünyada madencilikte ileri gelen ülkelerde, madenciliğin sadece işletme kısmı ekonomik faaliyet olarak ele alınmamış, sağlıklı ve işlevsel bir ruhsat hukuku güvencesi altında maden aramacılığı da ekonomik faaliyet haline dönüştürülmüştür.
Yukarıda da belirtildiği üzere enerji ve metal madenciliğinde bir madenin işletmeye alınabilmesi için gerekli olan 10-15 yıllık süreçler, bu şekilde yatırımcılar için katlanılabilir süreçlere dönüştürülmüştür. Maden yatırımcılığının en önemli engeli olan yüksek risk ve uzun geri dönüşüm süreçleri bu vasıtayla katlanabilir olmaktadır. Başka önemli bir etkisi de farklı aktörlerin bir arada sektörde yer almaları ile sektörün canlılık kazanmasıdır. Çok azı maden üretimine dönüşecek olan arama projeleri bu şekilde gerçekleşmekte, bir anlamda maden olarak işletilen projeler ileride maden olma ihtimali olan pek çok yeni arama projelerini de finanse edebilmektedir.
Yukarıda dile getirilen hususları gözeten bir yatırım ortamı olduğunda sektöre sermaye girişi artmakta, sermaye girişinin büyüklüğü ile orantılı olarak yeni kaynakların keşfi gerçekleşmekte, keşfedilen kaynakları üretime geçirmek için yapılan ciddi yatırımlar ülkede istihdamı, üretimi, katma değeri, vergi gelirlerini arttırmakta, ekonomik ve sosyal gelişmeye en üst seviyede katkı sağlamaktadır.
Madencilikte yatırım ortamı çok sık değiştirilerek kazanılmış haklar korunmadığında, öngörülebilirlik ortadan kalkmaktadır. Ruhsat ve izin alabilme güvenceleri tehlikeye girdiğinde kurumsal yatırımcıların sektöre ilgisi azalmaktadır.
Ülkede yatırım yapmayı kolaylaştırıcı ve cazip hale getirici çözümler üretildiğinde, ülkenin yasal düzenlemelerine güvenerek yatırım yapanları hayal kırıklığına uğratmayacak bir yatırım ortamı sağlandığında sektöre sermaye girişi hızlanmaktadır.
Madencilikte gelişme sağlayan ülkelerde; devletin, sektördeki yatırımcıların ve diğer tüm paydaşların kabul edip benimsedikleri ortak vizyonu olan bir madencilik stratejisine sahip olduğu, maden arama projelerinin uluslararası rezerv güvenilirliğine göre yürütüldüğü, madencilik projelerinin finanse edildiği sağlıklı finans piyasalarının oluşturulabildiği görülmektedir.
2010 yılında TBMM’de oluşturulan Madencilik Sorunlarını Araştırma Komisyonunda tüm siyasi partiler sektörün sorunları ve çözüm önerileri konusunda mutabakat sağlamayı başarmış ve ortak bir çalışmaya imza atmışlardır(1). Bu durum Türkiye’de de madencilik konusunda ortak vizyona sahip bir madencilik politikasının geliştirilebileceğini işaret etmektedir.
Bu çalışma, Türkiye Madencilik Sektörü için ortak bir Madencilik Stratejisi önerisi olup, sektördeki tüm paydaşların görüş ve önerileri ile geliştirilmeye açıktır.
1 – Madencilikte Devletin Rolü
1.Madencilik sektörüyle ilgili yasal düzenlemeler bürokrasinin tek taraflı iradesi ile değil mutlaka özel sektör ve tüm diğer paydaşlarla birlikte hazırlanmalıdır.
2.Madencilikte yatırım ortamı sürdürülebilir olmalıdır.
3.Kamuoyu madenciliğin önemi konusunda bilgilendirilmelidir. Ülkemiz yer altı kaynaklarını göz ardı etme lüksüne sahip bir ülke değildir. Yer altı kaynakları ülkelerin refahına sunulmayı bekleyen gizli hazineleri olarak düşünülmelidir. Bunları yok saymak akılcı bir tutum olamaz. Bu anlamda öncelikle bu kaynakların aranıp bulunması gerekmektedir. Dolayısıyla maden aramacılığı “Kamu Yararına” faaliyetlerdir ve Devletin tüm kurum ve kuruluşları tarafından böyle görülüp desteklenmesi gerekir.
4.Ülkemizde maden aramalarını kolaylaştırmak üzere; bölgesel anlamda (küçük ölçekli) jeolojik, jeofizik, jeokimyasal, gravimetrik, manyetik ve metalojenik harita çalışmaları yapılıp yatırımcıların kullanımına sunulmalıdır(2). Bu faaliyetlerin, yani maden aramacılığına temel oluşturacak ülkemizin temel jeolojik bilgilerinin üretilmesinin, tıpkı madencilikte ileri gelen ülkelerde olduğu gibi, kamu tarafından yerine getirilmesi gerekmektedir. Ülkemizin olmazsa olmaz kuruluşlarından biri olan MTA bu hizmetleri günümüze kadar yerine getirmiştir. Bundan sonra da yerine getirecektir. Ancak MTA‘nın yapısal bir dönüşüme de ihtiyacı olduğu açıktır.
5.Devlet; yol, baraj, boru hattı vb projeleri hayata geçirirken arazi mülkiyet sorununun çözümü için acele kamulaştırma uygulamaktadır. Madencilikte de arazi kullanımında kamu yararı kararı alınan projeler için hızlı kamulaştırmaya imkân veren yasal bir düzenleme gerçekleştirilmelidir. Aslında madenlerin devlete ait olması ilkesinden yola çıkarak, bu alanda devletin tıpkı yukarda belirtilen projelerdeki gibi bir yaklaşım sergilemesi beklenmelidir. Başka bir deyişle tüm maden projeleri bir yönüyle kamunun projeleridir.
6.Diğer bakanlıkların madenciliği yasaklayıcı, engelleyici veya yapılamaz hale getirecek düzenlemeler yapması önlenmelidir. Buradaki kritik anlayış madenciliğin kamu yararı için devlet tarafından kanununla düzenlenmiş bir faaliyet olduğunun tüm kurumlarca da benimsenmesidir. Başka bir deyişle devletin kanunla düzenlediği alanlara karşı yine devletin kurumlarının kayıtsız kalmaları beklenemez. Örneğin arazi kullanımında, dünyada eşi benzeri olmayan izin bedellerinin alınması Türkiye’yi kendi yer altı zenginliklerini arayamaz ve değerlendiremez hale getirmektedir.
7.Marmara Bölgesi’nden başlayıp Ege ve Akdeniz’den Gaziantep’e kadar 3 km mesafede zeytin ağacı olan yerlerde zeytin fabrikaları hariç olmak üzere miktarına, cinsine, özelliğine, kanunların müsaade ettiği sınır değerlere bakılmaksızın; kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran her türlü yatırım yasaklanmaktadır (Yasaklamanın diğer sebze ve meyveleri kapsamaması, sadece zeytin için söz konusu olmasını bilimsel olarak izah etmek de mümkün değildir.) Zeytinliklere zarar veren sınır değerler mevzuat ile saptanıp söz konusu tesislerin bu değerleri aşıp aşmadığı kolayca belirlenebilir. Zeytin üretiminde dünyada söz sahibi olan İtalya, İspanya, Yunanistan ya da Portekiz’de böyle bir yasaklama bulunmamaktadır.
8.Devlet maden arama ve işletme faaliyetlerinde özel sektör ile rekabet eden bir konumda olmamalıdır. Devlet özel sektörün girmediği alanlarda, örneğin ileri teknoloji mineralleri lityum, niyobyum, lantan, germanyum, sezyum, nadir toprak elementleri vb alanlarda aramaları yürütebilecek uzmanlar yetiştirmeli, kaynaklarını o alanlara yönlendirmelidir. Özel sektörün yoğun bir şekilde arama ve üretim yaptığı alanlarda kamu kurumlarının ruhsat alıp rezerv belirleme çalışmalarına yönelmemesi gerekir.
9.Madencilik faaliyetleri için gereken izin müracaatlarının en geç iki ay içinde olumlu veya olumsuz olarak neticelendirilmesi yasal bir zorunluluk haline getirilmelidir(3).
10.Maden Kanunu her bir maden grubunun özelliğine göre farklı yaptırım, ceza, denetim ve teşvik mekanizmalarını sağlamaya imkan vermelidir. Devlet; denetleyici, destekleyici olmalı ve yasalara saygılı her yatırımcıya eşit fırsat sağlayan bir konumda bulunmalıdır. Dünyada madencilik sektöründe her yıl on milyarlarca dolarlık yeni yatırım yapılmaktadır. Türkiye, bu yatırım pastasından daha çok pay alacak bir vizyona sahip olmalıdır. İlave olarak mevzuatımızda 5 grup olarak tasnif edilen madencilik faaliyetleri her grup için ayrı ayrı yönetmeliklerle düzenlenmelidir.
2- Aralamaların Teşviki
Sürdürülebilir bir madenciliğin olmazsa olmaz koşulu maden aramacılığının kesintisiz olarak devam ettirilmesidir.
Madencilikte gelişmiş ülkelerde kamu, maden aramacılığına temel oluşturacak “makro” faaliyetleri üstlenmekte ve bunu kamu hizmeti olarak yerine getirmektedir. Özel sektör ise “mikro” seviyede, ruhsat hukukuna dayalı kar amaçlı olarak aramacılık ve işletmecilik yapmaktadır.
Ruhsat hukuku açısından kamu yatırımları da özel sektör gibi değerlendirilmeli ve rekabet açısından hiçbir imtiyazları olmamalıdır. Çünkü ruhsat hukuku aynı zamanda eşit rekabet ortamına dayalı, hiçbir imtiyazın gözetilmediği bir düzenleme olduğu takdirde sağlıklı bir şekilde yürütülebilir.
Bu genel değerlendirme ışığında, ülkemizde ruhsat hukukuna dayalı maden aramacılığına ilişkin öneriler aşağıda özetlenmiştir.
1.Türkiye’de aramalara harcanan risk sermayesi oranında, maden aramacılığını ödüllendirici ve destekleyici bir arama teşvik modeli oluşturulmalıdır. En önemli teşvik, tüm maden arama faaliyetlerinin “Kamu Yararına Faaliyet” olduğunun belirtilmesi olacaktır.
2.Boş bir sahaya maden arama ruhsatı talebinde bulunulduğunda veya işletme ruhsatının temdit edilmesi gerektiğinde Maden Kanunu şartlarını yerine getiren herkesin, madencilik faaliyetine başlayabilmek için gerekli olan diğer mevzuattaki şartları da yerine getirdiği takdirde iznini alabileceğine inanması ve güvenmesi gerekir. Olağanüstü durumlar söz konusu olduğunda bu onay sürecinin en kısa sürede normalleştirilmesi sağlanmalıdır.
3.Maden arama/araştırma faaliyetlerinin aslında kamu yararına yapılan faaliyetler olduğu düşünülerek izin bedelleri aramaları teşvik edecek miktarda olmalıdır. Yatırım ve üretim için harcanması gereken risk sermayesinin izin bedelleri için harcanmaması gerekir. Örneğin madencilikte gelişmiş ülkelerde toplam proje süresince ödenen orman izin bedelleri yatırımın %2’sini bulmazken ülkemizde bu oran %48’leri bulmaktadır.
4.Devlet, madenciliğin en riskli dönemi olan arama döneminde yatırımcının destekçisi olmalı, madencilikte ekonomiye asıl katkının kaynak/rezerv keşfinden sonra yapılacak yatırımlarla yaratılacak üretim, istihdam ve vergilerden sağlanacağının farkında olmalıdır.
5.MTA tarafından üretilen jeolojik, jeofizik, jeokimyasal vb veriler ile jeolojik haritalar çok düşük bedellerle temin edilebilmelidir.
6.Madencilik sektöründe sondaj, jeofizik ve analiz hizmeti verenler, maden makineleri üretimi için yatırım yapanlar desteklenmelidir.
7.Rezerv tespiti doğrudan yatırımcının yapacağı fizibilite ile ilgili ekonomik bir konudur. Dünyada işletmeci olmayan, madenciliğe alt yapı hizmeti sunan kuruluşlar yapacağı makro düzeyde çalışmalar esnasında buldukları zuhurlarla ilgili olarak rezerv tespiti gibi işletmeye dönük işlere girmezler (4).
3- Yeni Kaynakların Keşfi
1.Ruhsat hukukunun teminat altına alındığı, rekabete dayalı, şeffaf bir uygulamanın ortaya konulduğu ülkelerde aramalara ne kadar risk sermayesi harcanırsa madencilikte de o oranda gelişme sağlanmaktadır. Bu nedenle sektöre sermaye girişini arttırıcı bir yatırım ortamı yaratılmalıdır.
2.Makro düzeyde madencilik; ülkedeki metalojenik kuşaklarının belirlenmesi, buralardaki jeolojik sorunların ortaya konması, havzaların jeolojisinin yapılması gibi hedeflerle sınırlıdır. Bu işlev jeolojik araştırmadan sorumlu kuruluş tarafından akademisyenler de dahil edilerek, bütüncül bir şekilde yere getirilmektedir. Bu kuruluşlar özel bir maden şirketi gibi rezerv belirleme faaliyetinde bulunmaz.
3.Mikro düzeyde maden aramacılığının (işletmeye dönük) en temel özellikleri riskinin yüksek ve geri dönüşümünün uzun olmasıdır. Yatırımcıları bu alana çekmek için ruhsat alım satımlarının yapılması ve bu işlemler için uygulanan metotların normal karşılanarak gerekli mevzuatın yerine getirilmesinde idarenin yardımcı olması gerekmektedir. Bu şekilde riskin paylaşılmak suretiyle düşürülmesi, aramacılığın “ekonomik bir faaliyet” halini almasıyla geri dönüş sürelerinin kısaltılması sağlanmış olacak ve madencilik cazip bir yatırım haline gelecektir. Madencilikte ileri gitmiş ülkelerdeki uygulama bu şekildedir.
4.Özellikle enerji hammaddeleri ve metal madeni projelerinin uluslararası rezerv güvenirliğine göre (CRIRSCO) üretilmiş verilerle yapılması desteklenmelidir. İşletme projelerine onay verilirken arama döneminde işletme projesi için uluslararası standartlara göre yeterli verinin üretilip üretilmediğine bakılmalıdır.
5.Madenciliğin uluslararası standartlarda yapılması teşvik edilmelidir. Madencilik yapıyorum diye bilim ve tekniğe aykırı şekilde, doğaya gelişi güzel müdahale edilmesine izin verilmemelidir.
6.Dışa bağlı olduğumuz alanlarda uluslararası standartlarda büyük bir kaynak keşfi gerçekleştiren yatırımcılara aramalar için harcadığı sondaj, analiz ve personel giderlerinin belirli bir bölümü geri ödenmek suretiyle aramalara harcanacak risk sermayesinde artış sağlanabilir.
7.Orman sayılan alanlarda dışa bağımlı olduğumuz ve ithalatına her yıl en az 500 milyon dolar bedel ödediğimiz madenler/ metaller için ağaçlandırma bedeli dışında bir bedel ödenmemesi için ilgili kanun ve yönetmelikte değişiklik yapılmalıdır.
4- Yatırımlarda Artış
1.Sektöre sermaye girişinin özendirilmesi amacıyla yatırımlar; küçük (1-10 Milyon $), orta (50-100 Milyon $) ve büyük (>100 Milyon $) olarak üç gruba ayrılmalı ve her bir gruba farklı teşvikler ve destekler sağlanmalıdır.
2.Kamu yararı kararı alınmış madencilik yatırımlarına arazi ve altyapı hizmetlerine ulaşmada diğer sanayi sektörlerine verilen desteğin madencilik sektörüne de verilmesi gerekir. Devlet diğer alanlarda yatırım yapanlara bedelsiz arazi, yol, su elektrik vb altyapı hizmetleri verirken, madenciler yatırımları için çok ağır arazi izin bedelleri ve altyapı hizmet bedelleri ödemek zorunda bırakılmamalıdır.
3.ÇED olumlu görüşü alan projelerin ruhsat sahiplerine mevcut kanun ve yönetmeliklere uyacaklarına dair bir belge imzalattırılıp hemen yatırımları başlatmalarına imkân sağlamak için izinlerin ÇED sürecinde başlatılmasını sağlayacak bir uygulamaya geçilmesi amacıyla yasal düzenleme yapılmalıdır (Tek durak ofis modeli). Başbakanlık İdareyi Geliştirme Başkanlığı 2012 yılında bu konuda bir çalışma yapıp izinlerin ÇED sürecinde alınabileceğini rapor etmiştir(3).
4.Madencilik yatırımlarında öncelik iş güvenliği, işçi sağlığı ve çevre olmalıdır. Projelerin çevreye, insan sağlığına duyarlı ve madencilik bilim ve tekniğine uygun olup olmadığının denetlenebilmesi için her maden grubuna yönelik eğitim programları oluşturularak yetkin mühendisler yetiştirilmelidir. Başta işverenler olmak üzere tüm çalışanlar iş sağlığı, güvenliği ve çevre değerleri konusunda belirli sürelerde eğitimden geçirilmelidir. Çalışanlar modern teknolojinin gereklerine göre eğitime tabi tutulmalıdır. Maden işletmelerinde istihdam edilecek kişilere mutlaka çalışacağı yerin özelliklerine uygun risk değerlendirilmesi, risk yönetimi ve iletişimi konularında gerekli eğitimlerin verilmesi ve sürdürülmesi zorunlu hale getirilmelidir.
5.Çevreye, iş sağlığı ve güvenliğine, üretim sırasında ve sonrasında rehabilitasyona/çevre düzenlemelerine önem veren projeler ödüllendirilmeli, kötü örnekler ise para cezası ile cezalandırılmalı veya gerektiğinde ruhsatları iptal edilmelidir.
6.Bir stratejik yatırımlar listesi oluşturularak ithalatına her sene 500 milyon dolardan daha fazla bedel ödediğimiz madenler/ metaller bu listeye alınmalı; bunların arama, yatırım ve üretimleri en üst düzeyde teşvik edilmelidir.
5- Üretimde Artış
1.Madencilikte hangi alanda ne ölçüde dışa bağımlı olduğumuzun tespiti ve dışa bağımlılığımızı azaltmak için neler yapılması gerektiği konusunda araştırmalar MİGEM tarafından yapılmalıdır.
2.Maden ve madenciliğe dayalı sanayi ürünlerini üretmeyip ithal etmek zorunda kalsaydık ülke olarak her sene ne kadar para öderdik, sorusuna cevap olacak araştırmalar yapılmalıdır(5).
3.Ülkemizde meydana gelen büyük kazalar nedeniyle madencilik deyince kamuoyunun aklına ilk olarak madenlerde ölen insanlarımız gelmektedir. Madencilik doğaya ve insana zarar veren bir faaliyet olarak algılanmaktadır. Son zamanlarda bu algıyı değiştirecek başarılı uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Bu tür başarılı uygulamalar teşvik edilip güzel örnekler kamuoyu ile paylaşıldığında toplumda madenciliğe karşı olumlu algı artmaktadır.
4.MİGEM madencilikte dünyada ne olup bittiğini izleyen ve ülkede madenciliği dünyadaki gelişmelere göre yönetebilen bir vizyona ve uzmanlaşmış kadrolara sahip olmalıdır. Uzun yıllar önce oluşturulan mevcut MİGEM yapısı, sektörün bugünkü ihtiyaçları doğrultusunda yeniden tasarlanıp organize edilmelidir.
5.Üretim sürecinde mevcut en iyi teknoloji ve yöntemleri kullanarak kaynak/rezerv kaybını en aza indiren ruhsat sahipleri ödüllendirilmelidir (örneğin devlet hakkı kadar teşvik ödülü). Rezerv kaybı yüksek işletmeler cezalandırılmalıdır.
6- İstihdamda ve Vergide Artış
1.MİGEM, sektörde maden gruplarına göre aramalara her yıl ne kadar risk sermayesi harcandığını, yeni kaynak/rezerv keşfi için ne kadar sondaj yapıldığını, ne kadar yatırım yapıldığını, her yıl sektörde kaç kişinin istihdam edildiğini, her grupta ne kadar üretim yapıldığını, ne kadar katma değer yaratıldığını, ithalat ve ihracat rakamlarını, ülke olarak hangi alanlarda ne kadar dışa bağımlı olduğumuzu, ne kadar kurumlar vergisi ödendiğini ortaya koyan sağlıklı istatistiki verilere sahip olmalıdır. Bu türden veriler yıl sonunda madenciliğin durumunu gösteren bir rapor biçiminde yayımlanmalıdır.
2.Yeni bir kaynak/rezerv keşfeden veya yeni bir madeni işletmeye alanlar, başarılı rehabilitasyon projeleri gerçekleştirenler ödüllendirilmelidir.
3.Çevreye, iş sağlığı ve güvenliğine, rehabilitasyon projelerine önem veren işletmelerden daha düşük Devlet Hakkı alınması önemli bir teşvik unsuru olacaktır.
4.Madencilik makine ekipman ve teknolojilerinin üretilebileceği bir sanayinin geliştirilmesi yanında, geliştirilen yeni teknolojilere uyum sağlayacak ve bunları kullanabilecek işgücünün eğitimi de madencilik sektöründeki istihdama ve genel verimlilik artışına doğrudan katkı yapacaktır.
5.Yatırıma başlandığı andaki vergi oranlarının yatırım başladıktan sonra yatırımcı aleyhine değiştirilmesi projenin karlılığını doğrudan etkileyeceği için yatırımcının müktesep haklarının korunması gerekir.
6.Yatırım büyüklüğü ve istihdam arttıkça sektördeki vergi oranlarını azaltan bir vergi düzeni getirilmelidir.
7.Yeni kaynak/rezerv keşfi yapan yatırımcılara kaynağın büyüklüğü oranında vergi indirimi veya arama teşviki sağlanmalıdır.
7- İhracatta Artış
1.Demiryolu altyapısı ve taşıma bedelleri sektörün beklentilerine karşılık verebilir hale getirilmelidir. Liman altyapılarının geliştirilmesine yönelik yatırımlar teşvik edilmelidir.
2.Madencilikte üretim ve kaynak performansının iyileştirilmesine ve yeni ürünlerin elde edilmesine yönelik olarak yeni gelişen teknolojilerin kullanımı, bu sektörün ülke kalkınmasına katkısını hızla arttıracaktır. Bu nedenle sektörde yüksek teknolojinin üretilmesi ve kullanımına yönelik araştırma-geliştirme çalışmalarına öncelik verilmelidir. Madencilik endüstrisinde, bilim, teknoloji ve inovasyonun izlenmesi, kullanılması ve özellikle de üretilmesine yönelik projeler teşvik edilip ödüllendirilmelidir
8 -Ekonomik ve Sosyal Gelişme
1.Doğrudan işletme ruhsatı verilen madenler ile arama ruhsatına tabi olan maden gruplarının yönetimi, teşviki ve denetim mekanizmaları farklı olmalıdır.
2.Madencilik kültürü olan kurumsal firma sayısını arttırıcı bir yatırım ortamının yaratılması madencilik sektöründe büyük yatırımların artmasını ve bunun sonucunda da ekonomik ve sosyal gelişmenin hızlanmasını sağlayacaktır.
3.Madencilik diğer tüm sektörlere hammadde ve ara mal sağlayan bir sektördür. Sektörde katma değer yaratan madenciliğe dayalı ürünler; örneğin çimento, cam, seramik, boya, tuğla kiremit, alçı, kömüre ve jeotermal kaynaklara dayalı enerji üretimi, asfalt, kömür, mermer, altın, agrega, bor ürünleri, bakır, kurşun, çinko, krom konsantresi ve endüstriyel hammaddeler dikkate alındığında ülke ekonomisine çok ciddi katkı sağladığı, bazı kesimlerce ifade edildiği gibi GSMH içindeki payının %1,5-2 olmadığı, aksine maden ve madenciliğe dayalı sanayilerin ülke ekonomisine önemli katkı sağladığına ilişkin raporlar hazırlanıp kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
4.Maden işletilen yörelerde çok hızlı bir kalkınma olmaktadır. Madencilik faaliyeti başlamadan önce yörenin çevresel, ekonomik ve sosyal durumunu gösteren değerler ile üretim başladıktan sonra o bölgedeki aynı değerlerin araştırmalarla tespit edilerek kamuoyu ile paylaşılması çok büyük yarar sağlamaktadır. Devlet bu tür çalışmalara destek sağlamalı, kamuoyunu madenciliğin ekonomiye katkısı ve önemi hakkında bilgilendirmelidir. Büyük madencilik yatırımlarında yöre insanı 15-20 yıl bazen daha fazla sürekli iş sahibi olmaktadır.
9 – Sürdürülebilirlik
1.Sektörde sürdürülebilirlik koşulları sağlanamaz ise başta aramalar olmak üzere yeni yatırım kararları alınamaz.
2.Madencilik sektöründeki yatırımcıların kazandıkları paraları yeni arama projelerine ve katma değeri yüksek ürün üretecek projelere ayırabilmesi ve teknolojilerini yenileyip geliştirebilmesi için sektörde ruhsat güvencesi ve sürdürülebilirlik koşullarının devamlılığı konusunda endişe duymamaları gerekir. Örneğin enerji ve metal madenciliğinde her yıl ürettiğimiz kadar veya daha fazla yeni kaynak keşfedebiliyor muyuz?
3.Madencilik faaliyetlerini kanun ve yönetmeliklere, bilim ve tekniğe uygun olarak yürüten, çevre, iş güvenliği, işçi sağlığı hükümlerine uyan ruhsat sahiplerinin arkasında durulmalı ve sorunlarının bir an önce çözüme kavuşturulmasında yatırımcıların yanında yer alındığı ve alınacağı her fırsatta gösterilmelidir.
4.Bir maden projesini hayata geçirmek için sadece mevzuatın gereklerini yerine getirmek yeterli değildir. Yatırıma başlamadan önce, yörede yaşayan insanlar ile bir sosyal onay üzerinde de anlaşmak gerekir.
10- Kamuoyunun Aydınlatılması
Madencilik kamuoyunda genellikle maden kazaları, felaket haberleri ve çevreye zarar veren kötü madencilik uygulamaları ile gündeme gelmektedir. Bu nedenle kamuoyu madenciliğe karşı genellikle olumsuz bir algıya sahiptir. Medya topluma kötü madencilik uygulamalarını sundukça, madenciler de sessiz kaldıkça vatandaşlarımızın madenciliğe karşı tepkisinin artması doğaldır.
Madencilik sektöründe gerçekleştirilen çevreye, iş sağlığı ve iş güvenliğine duyarlı projelerden yola çıkılarak madenciliğin bir ülke için ne kadar önemli bir faaliyet olduğunu, ülkemizde her geçen gün iyi madencilik uygulamalarının sayısının arttığını ve kötü örneklerden sektörün arındırıldığını anlatmak adına, başta öğrenci ve öğretmenlerimiz olmak üzere her yaştaki ve eğitim düzeyindeki vatandaşlarımızın algılayabileceği içerik ve görüntülerle toplumun madencilik konusunda sürekli bilgilendirilmesi gerekmektedir. Bu konuda ulusal ve yerel kitle iletişim araçları (internet, televizyon, gazete, dergi, radyo) aktif bir şekilde kullanılmalıdır.
Medyada madencilik sektörünü bilen uzman gazeteciler olmadığı için çoğu zaman gerçeklerle hiç ilgisi olmayan pek çok haber yayımlanmaktadır. Medya mensuplarına yönelik madencilik gezileri, kamu spotları, diziler, öğrencilere yönelik yazılı ve görsel kaynaklar hazırlanırsa kamuoyunda madenciliğe yönelik bilgi kirliliği en aza indirilebilir. Başta MİGEM olmak üzere, sektörde faaliyet gösteren şirketler, sivil toplum kuruluşları ve üniversitedeki hocalarımızın madenciliğin tanıtımı konusunda yürütülecek projelere maddi kaynak sağlama, doküman, bilgi ve belge temin etme konusunda bir yol haritası oluşturması ve bunun uygulamaya konması önem arz etmektedir.
Madenciliğin önemini en iyi madenciler anlatabilir. Henüz sahadan daha ilk numune alınırken başlamak suretiyle madenciler özellikle faaliyet gösterdikleri yörelerde, topluma madenciliğin önemini yeterince anlatamaz, en iyi ve doğru uygulamaları gösteremez ise ‘neden kamuoyunda madenciliğe karşı bir tepki oluyor’ deme hakları da olamaz. Yöneticiler dahil her pozisyondaki maden çalışanlarımızın uluslararası standartlarda, insana ve çevreye duyarlı, sürdürülebilir madencilik uygulamalarını benimsemeleri önemlidir.
Sonuç
Türkiye’nin 2030 yılına kadar; 400 milyar dolarlık kentsel dönüşüm ve konut, 350 milyar dolarlık ulaşım, 100 milyar dolarlık enerji, 100 milyar dolarlık altyapı yatırımları ayrıca 400 milyon adet beyaz eşya (buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, fırın), sayısını tam olarak bilemediğimiz otomotiv, kara ve deniz ulaşımı araçları, savunma sanayi araç gereçleri, elektronik eşya, iş makineleri yatırımlarını gerçekleştireceği öngörülmektedir( 6).
Bütün bu yatırımların ihtiyaç duyacağı hammaddeleri, metalleri, ara malları, endüstriyel hammadde ürünlerini, enerjiyi sağlayacak olan madencilik ve madenciliğe dayalı sanayi yatırımları olacaktır. Bu nedenle ileriye yönelik böylesine önemli yatırımların ihtiyaç duyacağı enerji ve madenleri nasıl karşılayacağımızın hesaplarını yapmak ve madencilikte yatırım ortamını ortak bir vizyonla partiler üstü bir anlayışla yönetmek gerekmektedir.
Kaynaklar
1) TBMM, 2010, Meclis Araştırma Komisyonu Raporu: Madencilik Sektöründeki
Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi.
2) Köse, M., 1992, Alternatif Politikalar İçin Görüşler, ISBN 9759537702, Şafak
Matbaası-Ankara.
3) Başbakanlık İdareyi Geliştirme Başkanlığı, 2012, Madencilik Faaliyet İzinlerinin ÇED
Sürecinde Tamamlanması Konusunun Araştırılmasına İlişkin Çalışma Raporu.
4) Köse, M., 1993, Madencilik Sektörünün Yeniden Yapılanması Sürecinde MTA’dan
Beklenenler, ISBN 975 95377 1 0, Şafak Matbaası-Ankara.
5) Köse, M. & Oygür, V., 2015, Madencilikte Ne Kadar Dışa Bağımlıyız? IMCET 2015,
Antalya.
6) Dünya Gazetesi Eki: Aralık 2016