3213 Sayılı Maden Kanunu’nda yapılan tanımlamaya göre Maden Ruhsatı madenlerin aranması ve işletilmesi için yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde Genel Müdürlükçe (MAPEG) verilen belgedir.
Yer altı ya da yer üstü olsun tüm madencilik faaliyetleri için yüzeyde belirli bir alanı kaplayan maden ruhsatları düzenlenmektedir. T.C. Vatandaşı Şahıslar ve T.C. kanunlarına uygun göre kurulmuş şirketler gerekli işlemleri tamamladıklarında, kanuna uygun alanlarda maden ruhsatı alabilmektedirler.
Maden ruhsatları; arama ruhsatı ve işletme ruhsatı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Arama ruhsatı dünya genelinde en kolay verilen arama iznini ifade eder. Çünkü her ülke sınırları içerisindeki maden varlığını tespit etmek, hangi bölgelerde hangi madenlere sahip olduğunu bilmek ister ve bu en doğal hakkıdır.
Ancak arama ruhsatı demek üretim yapabileceğiniz anlamına gelmez. Arama ruhsatı ile hedeflenen sahada uzun yıllar çalışırsınız ve o sahada hedeflediğiniz madenin ne miktarda bulunduğunu ya da bulunmadığını tespit edersiniz.
Ülkemizde ise arama ruhsatı almak dünya geneline göre biraz daha zordur. Mevzuatlarımızın bu konuda şartları daha ağırdır. Gerekli şartları sağlayıp arama hakkı elde ettiğiniz hedef alanda çalışıp bir maden bulunup bulunmadığını tespit eder ve devlete raporlarsınız. Üretildiğinde milli çıkarlara hizmet edecek ya da ekonomik karlılığı olacak bir maden tespit ederseniz işletme ruhsatı sürecine devam edersiniz. Ekonomik bir değer bulunamazsa arama ruhsatınızı devlete geri verirsiniz. Bu aşamaya kadar yapılan tüm harcamalar ise ülke envanteri için yapılmış olur, kazanan devletimiz olur.
Bir sahada maden var demek kadar maden yok ya da günümüz şartlarında yetersiz miktarda demek de ülke envanteri için çok önemlidir. Bu yüzden ülkemizde arama çalışması yapılmamış alan kalmaması gerekir ki envanterimiz ortaya çıkmış olsun.
Çıkarılması zorunlu olan bir maden varlığının tespiti ve o madenin ilk üretimine kadar geçen süre ülkemiz şartlarında 10-12 yılı bulabilmektedir. Yani ilk arama ruhsatını aldıktan sonra uzun yıllar boyunca sürekli harcama yaparsınız ve aradığınız madenin varlığını tespit etmeye çalışırsınız. Madencilik bu yüzden uzun süreli ve meşakkatli bir iş koludur.
Geçmişte mostra dediğimiz yüzeydeki cevher buluntularından yola çıkarak arama ve işletme ruhsatı almak daha kolayken günümüzde yüzeydeki madenleri bitirmemizden ya da halen işletiyor oluşumuzdan dolayı derinlerde, göremediğimiz madenlerin aranması bulunması sürecine geçilmiştir. Bu da daha çok zaman ve para harcatan, ekonomik riski büyük faaliyetlerdir.
Değerli madenlerin aramacılığında (altın, gümüş gibi) üzerinde çalışılan ortalama 300 arama ruhsatından 1 tanesi sonunda altın madenine dönüşmektedir. Diğer metal madenlerinde bu rakam ortalama 200 ruhsatta 1 şeklinde kabul edilir. Endüstriyel hammaddeler, kömür gibi diğer kalemlerde ise böyle bir istatistik olmasa da onlarca arama ruhsatından sadece 1 tanesinde işletme faaliyetine geçilebildiği bilinmektedir.
Uzun yıllar arama yaptınız, ekonomik bir maden yatağı ortaya çıkardınız ve işletme ruhsatı almaya hak kazandınız. Maden işletme ruhsatını aldığınızda ise yine doğrudan maden ocağı açabileceğiniz anlamına gelmemektedir. Mevzuat gereği işletme ruhsatıyla birlikte alınması gereken daha pek çok izin ve yapılması gereken pek çok faaliyet vardır. Tüm bunları sağladığınızda işletme ruhsatı içerisinde işletme izni aldığınız daha küçük bir alanda maden ocağınızı açabilecek hale gelirsiniz.
Maden ruhsatlarına şahıs ya da tüzel kişilikler doğrudan başvuru yapabilir, ilgili saha boş ise gerekli şartları sağladıktan sonra sahada arama veya işletme çalışması yapmaya hak kazanabilirler. Diğer bir uygulama ise ihale usulüdür. Devlet boştaki sahalardan mevzuata uygun olanları ihale ederek yatırımcılara sunar. Yatırımcı ilgi gösterdiği bazı alanlardaki ruhsatlar için ihaleye girer. Yani ihalelik sahaların tamamı da madencilik yapılacak alanlar değildir. Yukarıda anlatıldığı gibi arama ve işletme süreçleri uygulanır.
Ayrıca mevzuatlarımıza göre ülkemizdeki her alanda maden arama veya işletme ruhsatı verilemez, verilmiş olsa bile o alanda maden ocağı açılamaz. Kesin korunacak hassas alanlar, ulusal ve uluslararası öneme sahip tür, habitat ve ekosistemleri bünyesinde barındıran, biyolojik, jeolojik ve jeomorfolojik özellikleri açısından ekosistem hizmetlerine katkı sağlayan alanlar, sit alanları vs gibi yerlerde madencilik yapılması mümkün değildir.
Diğer taraftan maden ruhsatı verilmiş olsa bile diğer endüstriyel yatırımlarla çakışan alanlarda madencilik yapılabilmesi bazen çok güç bazen de imkansızdır. Yani yine maden ruhsatı demek maden ocağı açılacak anlamına gelmemektedir.
Mevcut rakamları değerlendirdiğimizde ise Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre 2020 yılı sonu itibariyle ülkemiz genelinde 15332 adet arama ve işletme ruhsatı bulunmaktadır. Eğer her ruhsat 1 maden ocağı olsaydı ülkemizde 15332 adet maden ocağı olması gerekirdi ki böyle bir durum söz konusu değildir. Ayrıca ruhsat sayısı 2008 yılında 45900 adetti. Ruhsat istatistiklerine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Bugün maalesef ülkemizde madencilik yapılmasını istemeyen bazı çevrelerce maden arama, işletme ruhsatları ve ihalelik sahalar birlikte gösterilerek, hedef ilimizin büyük bölümünün maden ruhsatlı olduğu söylemi ile karşıt faaliyetler yürütülmektedir. Sanki ‘o ilin her yerinde maden işletmesi var’ ya da ‘ilin her yerinde maden ocağı açılacak’ şeklinde bir algı oluşturulmaktadır.
Yukarıda basitçe anlatıldığı gibi konu maden ocağı açılabilecek alanlar şeklinde düşünüldüğünde ruhsat alanı diye gösterilen tüm alanların çok küçük bir bölümünde madencilik yapılabileceği ortaya çıkmaktadır.
Bu bağlamda “Her Maden Ruhsatı Maden Ocağı Demek Değildir!”