Her Kişi Her An İSG Kültürünü Yaşamalı ve Yaşatmalıdır

0
494

Ülkemizdeki tüm çalışma alanlarına yerleştirilmeye çalışılan ancak madencilik sektöründe son yıllarda özellikle konuşulan konuların en başında gelen İş Sağlığı ve Güvenliği kavramı, son yıllarda ülkemizde insanlarımıza yerleştirmeye çalıştığımız bir kültür olarak öne çıkmaktadır. Bu kültürü insanlarımızın benimsemesi, yaşamında uygulamaya koyması için de önemli yollar kat etmesi gerekiyor. Madencilik Türkiye dergisi olarak sektörümüzün üzerine yoğunlaştığı bu önemli konuyu Türkiye İş Güvenliği İş Adamları Derneği (TİGİAD) Başkanı Fatih Furtun ile konuştuk.

Fatih Bey, kendinizi ve halihazırda Yönetim Kurulu Başkanlığını sürdürdüğünüz TİGİAD’ı bize tanıtır mısınız?

Akademi kökenli yatırımcı bir iş adamıyım. Zonguldak’ta yerleşik solunum koruyucu toz ve gaz maskeleri ve filtreleri üretimi yapan M.F.A. İş Güvenliği Ltd. Şti. firmasının kurucu ortağı ve Genel Müdürüyüm. Türkiye İş Güvenliği İş Adamları Derneği – TİGİAD Yönetim Kurulu Başkanlığını sürdürmekteyim. T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, Kişisel Koruyucu Donanımlar Teknik Komitesi’nde Türkiye’deki yerli üreticileri temsilen ve Avrupa Güvenlik Federasyonu Yönetim Kurulunda da ülkemizi temsilen üye olarak yer almaktayım.  1999 yılında kurulan TİGİAD, İSG alanında Türkiye’de faaliyet gösteren ilk sivil toplum örgütlerinden birisidir. Derneğimizin amacı, iş güvenliği ve sağlığına yönelik kişisel koruyucu malzemeler üreten, ithal eden, pazarlayan, eğitim ve danışmanlık hizmeti veren kişiler arasında bir köprü oluşturmaktadır. Derneğimiz, merkezi İstanbul’da, üyeleri Türkiye genelinde bulunan bir sivil toplum örgütüdür.

Ülkemizde halen kullanmakta olduğumuz, madenlerde iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı yeterli mi? Ülkemizde madenlerde iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının uygulanması noktasında düşünceleriniz nelerdir?

Madenlerde iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının yeterli olduğunu düşünüyorum. Madencilik, doğası gereği yüksek risklilik taşıyan süreçleri içerisinde barındıran ve emek yoğun bir iş kolu. Son yıllarda devletimiz geri çekilirken, ülkemizin önemli büyük şirketleri ve önemli sanayicileri madencilik sektöründe yer almaya, ciddi yatırımlar yapmaya başladılar. Bu işletmelerde hassasiyetler üst seviyede, bunu gözlemleyebiliyoruz. Ancak halen ülkemizde ve dünya genelinde en çok iş kazası ve meslek hastalığı yaşanan sektörler arasında maden sektörü başlarda yer alıyor.    Bundan dolayı Bakanlığımız maden sektörünü hedef gruplar içerisine almış, iş kazalarını ve meslek hastalıklarını önlemek için var olan uluslararası mevzuatı büyük oranda taramış ve ülkemiz mevzuatıyla uyumlu hale getirmiştir. Yani eksik ve açıklarına karşın mevzuat kısmının büyük oranda tamamlandığını düşünüyorum. Bakanlığın çalışmalarına ve mevzuatlardaki güncellemelere karşın maden sektöründe yaşanan iş kazaları ve meslek hastalıklarında kayda değer bir düşüş yakalanamamıştır. Bunun ilk nedeni madenlerde İSG yatırımlarının ucuz olmamasıdır. Küçük ve orta ölçekli birçok maden firması bu yatırımları yapacak finansman kaynaklarına sahip değil, olsa da bu kaynakları İSG alanına yatırmakta isteksiz. İkinci sebep madencilerin gerekli İSG eğitimlerini yeterli şekilde alamaması, İSG kültürünü içselleştirememesidir. Üçüncü ve son olarak mevzuatın uygulanmasında yaşanan zorluklardır. Ruhsatlı sahaların yanı sıra bir de ciddi anlamda ruhsatsız faaliyet gösteren maden sahaları maalesef var. Türkiye’nin en önemli maden şehirlerinden birisi olan Zonguldak’ta kurulu bir firmanın yöneticisi olarak şunu biliyorum ki atılan tüm adımlara, alınan önlemlere rağmen kaçak madenciliğin önüne geçilemiyor. Bu tarz madencilik faaliyetlerinde mevzuatın yeterliliğinin pek de anlamı kalmıyor doğal olarak.

Ülkemizdeki iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı ile dünyadaki örneklerini kıyasladığınız da artılarımız ve eksilerimiz nelerdir?

Mevzuat olarak gelişmiş ülke mevzuatlarından çok fazla farkımız olduğunu düşünmüyorum. Türkiye gümrük birliği anlaşması kapsamında özellikle son yıllarda Avrupa Birliği uyum yasalarının oluşturulmasında ciddi mesafeler aldı. Bazı konularda eksikler muhakkak var ama bahsettiğim gibi sorunun merkezi artık mevzuat değil. Çok uzun yıllardan bu yana bu topraklarda madencilik geçmişi var. Zonguldak’tan, Soma’dan, Nallıhan’dan, Küre’den ve daha birçok sahadan yer altı madenlerinden yetişmiş güçlü bir mühendis, tekniker ve mavi yaka insan kaynağımız var. Dolayısı ile belli bir alt yapı, birikim ve kültür var. Bu kültürü geliştirerek daha profesyonel hale getirmeliyiz. Sonuçta yer altındaki bu madenlerin ekonomimize kazandırılması gerekmektedir.

Devletin maden işletmelerine gerçekleştirdikleri denetimleri yeterli buluyor musunuz?

Çok sık denetimler yapıldığını biliyorum. Özellikle de Soma maden faciasından sonra denetimlerin sayısı oldukça arttı. Ancak denetleyen açısından da denetlenen açısında da sorunlu bir yapı var. Öncelik İSG kültürünün içselleştirilmesine önem verilmeli. Denetleneceği için yatırım yapan işletme denetleme bitince gevşer. Madende İSG ise en ufak bir gevşemeyi affetmez.

Madenlerde iş kazalarının önlenmesi noktasında kısa vadede ne gibi çalışmalar yapılmalıdır?

  Madencilik başlı başına bir kültür. İSG keza öyle. Her ikisini harmanlayarak, eskilerin tabiri ile kurt madenciler yetiştirilmeli. Eski madencilerimiz bugünkü teknoloji ve eğitim imkanlarına sahip olsa idi geçmiş yıllarda yaşanan birçok büyük maden kazasının yaşanmamış olacağına inananlardanım. Başlangıçta eğitimlerin çok kapsamlı verilmesi ve yeterlilik değerlendirmeleri yapıldıktan sonra madenlerde çalıştırılması gerekiyor. İSG’de süreklilik sağlanmalı. İSG kültürünün işverende ve işçide içselleştirilmesi için projeler geliştirmeli. “Yapmış olmak için yapmak” psikolojisinden ülke olarak çıkmamız gerekiyor. İSG kültürünü içselleştirdiğimiz anda büyük bir dönüşüm olacağına eminim.

Kanada, Avustralya, ABD gibi madencilik kültürüne sahip ülkeler sıfır kaza anlamına gelen “vision zero” misyonu ile adım atmaktalar. Türkiye olarak ilk etapta bu ülkelerin hangi uygulamalarını benimsememiz gerektiğini düşünüyorsunuz?

Anılan ülkelerde maden kazaları ülkemize kıyasla oldukça düşüktür. Bu çerçevede politika ve uygulamalarının başarılı olduğu söylenebilir. Bu tür iyi örnekleri incelemek ve uygulamak oldukça önemlidir. Ancak bunları kopyala-yapıştır mantığıyla yapamayız. Ülkemizdeki madenlerle bu ülkelerdeki madenler yapısal olarak farklı. Madencilik alanında kullanılan teknolojiler de oldukça farklı. Bizim ülkemizde madencilik ağırlıklı olarak emek yoğun ilerliyor. Gelişmiş batı ülkelerinde ise daha çok mekanize çalışmalar yoğunlukta. Ayrıca bizim ülkemizde madencilik teşvik edilen ve büyüyen bir sektör. Batı’da ise madenler teker teker kapanıyor. Dolayısıyla güzel ve olumlu örnekleri incelememiz, kendimize uygun hale getirmemiz ve uygulamamız gerekir diye düşünüyorum.

İş sağlığı ve güvenliği mevzuat ve denetimlerle kontrol altında tutulan bir unsur yerine, sektördeki tüm sorumluların çabaları ile madencilere ve tüm topluma yerleştirilecek bir kültür olduğunu düşünüyoruz. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nelerdir? TİGİAD olarak gerçekleştirdiğiniz çalışmalar varsa bize bilgi verebilir misiniz?

Bu kesinlikle böyle. Eskiden ehliyet sınavları için hazırlanmış el kitaplarında “20 yılda başa gelmeyen 20 saniyede gelir” diye tecrübene güvenme, her zaman dikkatli ol anlamına gelen uyarı vardı. Yani kitapta yazan ya da bildikleriniz tek başına anlam ifade etmez. Bir maden düşünün aynı anda 500-1000 kişi çalışıyor. Birisinin hatası hepsine tehdit oluşturur. Dolayısı ile her kişi her an İSG kültürünü yaşamalı, yaşatmalı. Az önce de ifade ettiğim gibi, mevzuat aslında bir el kitabıdır. Neyi nasıl yapmanız gerektiğini gösterir. Denetimler de el kitabını doğru okuyup okumadığımızı gösteren, yanlış anladığımız noktaları düzelten bir yapı olmalıdır. Cezalar ve caydırıcılık önemli tabii. Ancak İSG kültürü tüm paydaşlarca içselleştirilmeden madenlerde iş kazası ve meslek hastalıkları oranını düşürme şansımız yok. Biz de TİGİAD olarak seminerler, konferanslar ve çıkardığımız İş Güvenliği dergisi ile farkındalığı artırmak için çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Kaynak